Paylaş
Sosyal medya kullanıcıları Akalın’ın eski sahne kostümlerini bularak “Peki bunlar ne” diye tepkilerini dile getirdi haklı olarak.
Akalın bu kez geri vites yaptı ve Aleyna’yı çocukların dinlediğini öne sürdü: “Aleyna miniklerin starı, elinde ayıcıkla ünlü oldu. Genç bir kızdı, koca kadın değil!”
Hadi diyelim ki iddia ettiği gibi Aleyna Tilki’yi çocuklar dinliyor.
Ama bu kez de akıllara Gülşen hakkında söyledikleri geldi:
“Bazı şeylerin dozu kaçtı. Hangimiz daha çok açalım yarışı başladı...”
Yani bu tavrın yaşla alakalı olduğu da samimiyetsiz.
Aklıma Ahmet Kaya’nın o meşhur sözleri düştü nedense:
“Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan tutarsızlık, nerden baksaaan...”
Bıktım kadın kurtluğu yapan kadınlardan.
Üstelik dipleri daha karayken.
Yavru fillere analık
Edebiyat severlerin “Salt Okunur” ve “Kendinde Değil Gibisin” kitaplarıyla tanıdığı yazar Aylin Sökmen, yeni kitabı “Evdeki Algoritma”yı okurla buluşturdu.
Edisyon Yayınları’ndan çıkan 112 sayfalık roman, evliliğinin sonuna gelmiş kentli bir kadının yas sürecinde yaşadıklarına odaklanırken, kadınlar üzerindeki çocuk baskısı, ‘aile’ tabusu ve dijital dünyanın gerçek hayatlardaki etkisini de irdeliyor.
Demeye kalmadan Gonca Vuslateri’nin Sibel Arna’nın YouTube programında hamileliğini ve evliliği anlatışı düştü mail’ime, gülmekten kırıldım:
“Sürpriz bir aşk, ilişkimin beşinci ayında sürpriz bir gebelik... Kalakaldım, çünkü evlilik düşünmüyordum. Ama 37 yaşındayım ve hormonel olarak yavru fillere bile analık yapasım geliyordu. Hazırda bekleyen bir kucağın içi doldu. Evlilik konusuna gelince, çocuğun yasal hakları için her şeyden önce aile hukukunun üstünlüğüne inanan birisiyim. Bir noktada evleneceğiz. Ama abi ben zaten evliyim. Şu an düğün yapsak hoplayıp zıplamayacağım. Sizin deli dolu Goncanız toplumdaki anlayışlarınızı ne vakit incitti de kılıçları çektiniz birden?”
Karalahanaya laf etmek mi!
Avustralya’ya hiç gitmedim. Yemek kültürleriyle ilgili önyargılı konuşmak istemem ama muhteşem zenginlikte bir mutfakları olsaydı duyardık herhalde.
Hadi Türkiye’de yok, gittiğim hiçbir yerde de Avustralya lokantasıyla falan karşılaşmadım bugüne kadar.
Hani o kocaman kangurular var ya, onun etini yediklerinden başka bir şey bilmiyorum lezzet haritalarına dair.
Avustralya’dan yayın yapan gastronomi sitesi Taste Atlas, karalahana çorbasını dünyanın en kötü 100 yemeği arasına koymuş, hem de yedinci sıradan!
“Yıkıl bre zındık!” diye kükredim içimden. Tamam, pişerken kokusu tıpkı işkembe çorbası gibi ağırdır ama bir kere piştikten sonra dünyanın en lezzetli çorbalarından biridir. Hele de içine anneannenin yaptığı mısır ekmeğini ufalarsanız.
Somer Şef Avustralya’daki lokantalarına derhal karalahana çorbası koymalı bence.
Bir tatsınlar ki anlasınlar ne nane yediklerini.
Yoksa bu iş ciddi, yeni bir Çanakkale Savaşı çıkacak. Hem de bu sefer Gelibolu’da değil, Sydney’de.
Seyirlik değil ömürlük olsun
The Marmara Oteli’nin girişindeki, şehrin ikonik mekânlarından Cafe Marmara kısa bir süre önce kapılarını yeni yüzüyle açtı.
Taksim’in keşmekeşinden kaçıp sığınılacak, çok şık bir yer olmuş.
Taksim’den hem kaçıyorsunuz ama hem de Fransız kafeleri gibi önünüzden akan o hareketliliği seyrediyorsunuz.
Seyirlik bir yer anlayacağınız.
Bombanın iki can aldığı o kara geceyi hatırlayınca “Seyirlik değil, ömürlük olsun” diye geçiriyorsunuz içinizden.
Sabah 7.30’da kahvaltıdan, akşam 24.00’te akşam yemeğine kadar açık.
Tavsiye mi? Çoook!
Bir kere hamburgeri... (295 lira) Sosu da köftesi de cukkk! Arkadaşlarım somonlu poke bowl salatasına eridiler (345 lira).
Tarçınlı ve elmalı pina collada dondurması inanılmaz bir şey. Taksim’e yolunuz düşerse sırf bunu denemek için bir 10 dakika oturun. (İki topu 135 lira). Buzdan bir tabak içinde servis ediyorlar.
Paylaş