Ne kadar “Şen” bir yorgunluk

Son verdiği röportajda “Çok yoruldum artık” dedi Şener Şen: “Durmaksızın çalıştım. Gönlüm rahat. Meydanı gençlere bırakmam gerektiğine inanıyorum...” Şener Şen, “Yoruldum” demekte haklı. Haklı ama...

Haberin Devamı

Hayatı mücadeleyle geçmiş. Köy Enstitüsü mezunu. Öğretmen oluyor. Ama kendini tiyatroya adıyor.
Aslında sinemayı hiç istemiyor. Gel gör ki paraya ihtiyacı olduğu için figüranlık yapmak zorunda kalıyor. Başrolden dayak yemek falan. Kim bilir ne ağır gelmiştir ona o idealist yıllarında.
Hababam’daki ‘Badi Ekrem’ tiplemesiyle patlıyor. Sonra Kemal Sunal’la “Süt Kardeşler”, “Şabanoğlu Şaban”, “Tosun Paşa”...
Artık ikinci adam değil, başrol olmasını teklif ediyorlar, orada da diretiyor. Canlandırdığı karakterlerin iyiye hizmet etmesi gibi bir derdi var. Uzun zamanlarını “doğru senaryo” bekleyerek boş geçirdiği oluyor.
Seyircinin o güne kadar alışıp benimsediği “üçkağıtçı” karakteriyle senede garanti beş-altı filmi varken, yapımcılara karşı gelerek riske giriyor. Yılların “üçkağıtçısı”, “Namuslu” filminde bir “namusluyu” oynuyor.

Haberin Devamı

Ne kadar “Şen” bir yorgunluk

Bu öyle bir risk ki kariyeri tamamen bitebilir de. Neyse ki film çok iyi iş yapıyor.
Ardından “Züğürt Ağa”, “Arabesk”, “Eşkıya” gibi efsaneler...
En son, AntSanat’a verdiği röportajında “Çok yoruldum artık” dedi Şener Şen: “Durmaksızın çalıştım. Gönlüm rahat. Büyük bir iç huzuruyla meydanı gençlere bırakmam gerektiğine inanıyorum...”
Yıllar içinde hepsi birbirinden farklı rollerde ne kadar çok güldürüp, düşündürüp, yeri gelince ağlattığı o kareleri düşünüyorsunuz hemen.
İnsan iki duygu arasında gidip geliyor.
Bir tarafta bu büyük emektarlığa hak veren bir saygı var tabii.
Ama öbür uçta da devamını, daha çoğunu talep eden, üstelik bunu da kendine hak gören hayran arsızlığı...
Durup durup “Aslında bu iş büyük oyuncunun bir senaryoyu sevmesine bakar” diyor.

Kuruçeşme’nin yeniden yükselişi

Bir dönemin gözde eğlence hattıydı Kuruçeşme. Reina, Sortie, Anjelique, Ece gibi mekânlar normal bir hafta sonunda, yerli-yabancı binlerce kişiyi ağırlardı. 2000’lerin başında önündeki trafik Beşiktaş’tan Bebek’e kadar uzanırdı.
Sonra sessizliğe, hatta pandemide ıssızlığa büründü bu hat. Ama kendini en hızlı toparlayan semt oldu.
Ardı ardına Korto, Boaz, Pasha gibi yerler açıldı. Mesela sadece Boaz’ın içinde üç ayrı mekân bulunuyor.
Hande Yener ve Berksan, Sortie’de bu yaz açılan Lübnan lokantası Ello’nun yüzü oldu.
En son yeni nesil meyhane Ena geldi Kuruçeşme’ye. Her gün ağırlıkla 80’ler, 90’lar çalıyorlar; pazarları arabesk gecesi yapıyorlar.
Direksiyonu başka semtlere kırmış İstanbul eğlence kurtlarının bu hattı yeniden radara almasında fayda var.

Haberin Devamı

◊ BaĞımlı oldum
Gönül Yazar’ın paylaşımlarına... O kadar eğlenceli ki. En son bir fotoğraf koyup altına “Yanımdaki arkadaşım en iyi arkadaşımdı, maalesef onu kaybedeli çok oldu” diye yazdı ama nasıl bir kadraj yapmışsa fotoğrafta sadece kendisi var mesela.
◊ Bayılıyorum
Konuk olduğu “Dayı Şov”da daha önce birlikte çalıştığı Zeynep Bastık, Bensu Soral, Pınar Deniz gibi isimlerin bugün ondan daha ünlü olması sorulunca “Boynuz kulağı geçince çok mutlu oluyorsun” yanıtını veren Murat Dalkılıç olgunluğuna...
◊ Mutlu oluyorum
Cedi Osman ile Ebru Şahin’in mutluluk pozlarına... Çünkü yunus balığı gibi hep gülüyorlar yan yanayken. İnsan kendini refleks olarak iyi dileklerde bulunup gülümserken yakalıyor. Etrafa pozitif enerji vermek dedikleri bu olsa gerek.
◊ Hayranıyım
Tedavi gören Fatma Girik’i hiç yalnız bırakmayıp en son hastanede ziyaretine de giden Türkan Şoray vefasına... Paylaştıkları fotoğrafta arkadaşına ne kadar iyi geldiği belli oluyor, Fatma Girik de bir an önce Bodrum’a dönmek için gün sayıyor.

Yazarın Tüm Yazıları