Paylaş
Adının önünde koskoca “Küçük”... Senelerce yedi, yedirdi ekmeğini küçüklüğün.
Kaşları hep içbükeydi.
Kötü şeyler onun başına gelirdi; ağlardık.
Biz onu tutuyorduk çünkü babası zaten kötü adamdı, anası başka oynak, bacısı başka oynaktı.
Üzüldük başına gelenlere.
Ağladık...
Patronu en kötüsüydü her seferinde.
Patronu ailesine musallat olurdu, Emrah yıkılır, biz yine ağlardık.
Biz ağladık ama biz üzüldükçe; küçüklüğüne, adaletsizliğe, çaresizliğe isyan ettikçe Küçük Emrah büyüdü, ünlendi, starlaştı, kazandı, işadamı oldu, spor salonu zincirleri falan kurdu.
Öyle büyüdü ki ulaşılmaz biriydi artık.
Hayranları onu görebilmek, bir imzalı fotoğraf alabilmek için kapısında sabahlıyor, kulisinde kuyruk oluyordu.
1991’deki Bursa konseri de onlardan biriydi. Ancak çok şanslı olan hayranları kulisine kadar gidip onunla tanışabilecekti.
17 yaşındaki Ebru Çolak, o şanslılardan biriydi. Ya da o, o gece öyle olduğunu sanıyordu.
Emrah’la tanışmış, hatta telefon numarası alıp vermişlerdi.
Ebru hamile “kaldı”
İstanbul-Bursa hattında yaşanan bu uzak mesafe ilişki, bir gün Ebru’nun Emrah’ın Etiler’deki ofisine gitmesiyle daha yakın bir hal aldı.
Birlikte oldular.
Ebru hamile kaldı.
Evet, kaldı.
Sadece “kaldı”.
Emrah babalığı reddetti, bütün bunların hayal ürünü olduğunu iddia etti.
Ebru’yu şöhret peşinde koşmakla itham etti.
Kime inanırsınız?
Ben Emrah’a inandım mesela.
Emrah mecbur “kaldı”
Ebru pes etmedi. Bir genç kızın/kadının maruz kalabileceği bütün durumları göze alıp babalık davası için mahkemeye başvurdu.
Dava tam dört buçuk yıl sürdü.
Sonuç? Emrah yalan söylemiş. Oğlu Tayfun’u nüfusuna geçirmeye mecbur “kaldı”.
Tıpkı Ebru’nun yıllar önce hamile, yalnız ve iftiraya maruz “kaldığı” gibi. Peki mesele halloldu, Ediz Hun’lu mutlu son mu oldu?
Nayır!
Emrah tıbben ve hukuken kabullenmek zorunda kaldığı öz evladını asla bağrına basmadı.
İnsan nasıl kıyar?
Kaşları, gözleri kopyası...
Tayfun şimdi Survivor yarışmacısı.
Çıktı öz babasından gördüğü zulmü, dışlanmayı; değme Küçük Emrah filmlerinde patronların yapmadığını babasının nasıl yaptığını açıkladı.
Yaşıtları ilkokul 1’e giderken babalık testi için nasıl kan verdiğini anlattı.
Babasının kendisine bütün miras talepleri için nasıl feragatname imzalattığını öğürdü.
Nafakasını 1000 liradan nasıl 800’e düşürdüğünü kustu. Öz babasının kendisini Instagram’dan nasıl sildiğini hıçkırdı...
Kimseye kızmayın
Benzer bir şeyi yıllarca İbrahim Tatlıses de kızına yaşatmıştı.
Arabeskten, acıdan beslenen insanların gücü eline geçirince, filmlerindeki, şarkılarındaki kötü karakterlere dönüştüğünü görmek ne acı.
Ama kimseye kızmayın. Asıl arabesk bizde. Gerçek acılara meydan okumak yerine...
Kurgu karakterlere üzülüp, sonra onlardan gerçek kötüler yaratan...
Bir şarkı, bilemedin bir film kadar sürüp...
Kendini aklayan vicdanlarımızda.
Paylaş