Paylaş
Şarkıcı ve model Seçil Çiftçi’nin işlediği cinayet, göz göre göre “Ben geliyorum” demiş. Eski sevgilisi Semih Sevim barışmak için taciz ettikçe “5 senedir tehditlerine maruz kaldım. Bu durumdan çok yoruldum, sıkıldım. Şu (...) öldüreceğim, yemin ediyorum” diye paylaşım yapmışlığı var şarkıcının.
Zaten bu şekilde yakalandı. Evdeki arbede sırasında eline geçirdiği kırık demir sandalye bacağıyla öldürmüş maktulü. İnsan kırık sandalye bacağını neden evde tutar ki? Ya kaynak yaptırırsın, ki astarı yüzünden pahalıya gelir ya da atarsın sandalyeyi.
Belki de korktuğu için atmadı bacağı.
Normal koşullarda bir erkek, demir bir bacağa karşı bile kendini savunabilir. Belki orasına burasına birkaç darbe alır ama en nihayetinde tutup ele geçirebilir demiri.
Demek ki kendini savunamayacak şekilde, belki de ilk darbede öldü...
Şarkıcının o panikle babasını araması olağan bir davranış. Ama belli ki baba polise teslim olmaya ikna etmemiş ya da edememiş kızını.
Birlikte cesetten kurtulmaya karar vermişler.
Fakat kaçacak hali yok ki neden cesedin ellerini, ayaklarını bağlamışlar?
Polisi aldatmayı, hedef şaşırtmayı mı amaçladılar acaba? Yoksa maktul hâlâ canlı falan mıydı?
Cesedi Sancaktepe’de ormanlık alana atmışlar. Acaba neden gömmediler? Belki panikten...
Ceset bulunduktan sonra güvenlik güçleri, sosyal medya taraması sayesinde şüpheliye ulaşıyor.
Ama maktulün ailesinin daha önce kayıp başvurusunda bulunduğu da ortaya çıktı. Demek ki bu tarama, kayıp başvurusu ilk yapıldığında da yapılabilirmiş.
Ama ortada ceset olmayınca kimi, neyle suçlayacaksın?
“Paylaşım yapmışsın, sen mi kaybettin, nerede bu adam” diye içeri alamazsın ki. “Neredeyse nerede, ne bileyim ben” diyecek.
Cinayetin hukuki kısımları da kafa karıştırıcı. Olay, kadının evinde gerçekleştiği için nefsi müdafaaya girer mi mesela? Avukatı böyle mi savunma yapar?
Ayrıca cesetten kurtulmaya yardım eden babanın pozisyonu ne olacak? Bir şarkıcı, eski sevgilisi, babası ve ormanda bulunan bir ceset... Son yılların en sarsıcı vakalarından biriyle karşı karşıyayız.
Demir sandalye gibi ayrıntıları öğrendikçe insanın kafası iyice karışıyor, neyin, nasıl gerçekleşmiş olabileceğine dair sorular üşüşüyor.
O fotoğrafın anlattıkları
Hafsanur Sancaktutan’ın intihara teşebbüs ettiği iddiası, işin içine Hayal Köseoğlu, Hadise gibi ünlü isimlerin de girmesiyle dallanıp budaklandı.
İddiayı ortaya atan Bircan Bali kadın düşmanlığıyla suçlanıyor.
Sosyal medyada tepkiler çığ gibi, gündemin birinci sırasından inmiyor.
İddia şu:
Sancaktutan eski sevgilisini arayarak kendine zarar vereceğini söylemiş, Deniz Can Aktaş eve sağlık ekipleri yönlendirmiş ve ilaç içip bileklerini kesen güzel oyuncu hastaneye kaldırılmış.
Olayın gerçek olmadığını ve dava açacağını söyleyen Hafsanur Sancaktutan bileklerini paylaşmak zorunda kaldı:
“Çok fazla mesaj geldi, böyle bir fotoğraf koymak zorunda kaldım. Çok üzgünüm.”
O fotoğrafa uzun uzun baktım.
Önce zarif, güzel bileklerine tabii.
Sonra arabanın içinde camdan dışarı bakan hüzünlü yüzüne.
Kahverengi deri montun kolları özenle kıvrılmış.
Siyah kazağınkiler bilekten yukarı sıyrılmış.
Avuç içleri dua eder gibi yukarı bakıyor.
Velev ki doğru, bir deliliğe kalkıştı Hafsanur...
Velev ki doğru, Deniz Can Aktaş sağlık ekiplerine haber verdi. Çünkü henüz bir yalanlama yok.
Velev ki doğru, ailesiyle yemekte zehirlenmedi, ilaç içti.
Peki böyle acı bir gecenin sabahında bu genç kadını bu fotoğrafı vermek zorunda bırakacak
o iştah nedir?
Gözündeki o muzaffer gülüş nedir Bircan Bali’nin?
Sen de kız çocuğu annesisin, kime karşı, neyin zaferi bu?
İddianın doğruluğunu, yanlışlığını bir kenara bıraktım, en çok buna ifrit oluyorum.
Paylaş