Paylaş
Varlıklı bir ailenin kızıydı; Robert Kolej sonrası Kanada’daki Concordia’da İngiliz Dili okuyordu.
Daha ortaokul öğrencisiyken Beyoğlu’nda keşfedilip erken yaşta sinema dünyasına girmiş ve bu yüzden de eğitimini yarım bırakmıştı.
Fakat 70’li yılların ortalarıydı ve Yeşilçam artık eski Yeşilçam değildi. Türkan’ları Türkan Şoray, Filiz’leri Filiz Akın yapan dönem bitmişti.
Tarık Akan, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın gibi isimlerle başrol oynuyordu ama dönemin furyasına uygun olarak seks sembolü oldu.
Kariyerindeki karakterler gibi gerçek hayatta da gönül işleri pek rast gitmedi, 10 evlilik yaptı.
İkinci eşinden bu son dönemde cenaze işlerinde tanıdığımız kızı Anjelik doğdu.
Yıllardır ABD-Miami’de yaşıyordu ama Türkiye’yi çok seviyordu. Mutlaka Türkiye’de gömülmek istiyordu, kızına da tek vasiyeti buydu.
İşte o “tek vasiyet”, öldükten sonra bile yakasından düşmeyen talihsizliklerin sebebine dönüştü.
Amerikan sistemindeki anlaşılmaz aksamalardan dolayı cenazesi 27 gün morgda kaldı, kızının deyişiyle “çürütüldü”.
Nihayet uçak, masraflar gibi ayrıntılar hallolduğunda Beyoğlu Atlas’ta bir anma töreni düzenlendi ama salonu meslektaşlarından çok vefasızlık doldurmuştu.
Zincirlikuyu’ya defnedilmeden önce Teşvikiye Camii’nde kılınan namazı da nahoştu.
Cenazeye Ahu Tuğba’dan çok, hidayete erip dini kıyafetlerle katılan Yaşar Alptekin ve Meriç Erkan damga vurdu. Birbirlerini gülerek kucaklayıp havaya kaldırmaları o kadar konuşuldu ki, Meriç Erkan Ahu Tuğba’nın acılı kızı Anjelik’ten özür dileyip helallik istemek durumunda kaldı.
Yetmezmiş gibi, gazeteci Olcay Ünal Sert sanki tam yeri, tam zamanıymış gibi Ahu Tuğba’yı kocasının Bülent Ersoy’la aldattığı mevzusunu yumurtladı muhabirlere.
Eşzamanlı olarak Adana’da düzenlenen Altın Koza Film Festivali’nde bu yıl kaybettiğimiz sanatçılar arasında Ahu Tuğba’nın adı unutuluyordu.
Yok beceremedik...
Beğenelim-beğenmeyelim, bir dönem sinemamıza damga vurmuş bir sanatçımızı yerinden alıp, layıkıyla getirip, usulünce uğurlayıp, adabıyla koyamadık toprağa.
Keşke “Türkiye” diye vasiyet etmeseymiş de Miami’de mi gömülseymiş...
Sezen sahnelere mi dönüyor?
Hande Yener hafta sonu Sezen Aksu şarkılarından oluşan “Hande Bizi Sezen’e Götür” konserini verdi. Peki neden bizi Hande götürüyor konsere?
E çünkü malum, Sezen uzunca bir süredir çıkmıyor sahnelere.
Hande Yener konserin başında bir de sürpriz yaptı dinleyicilere: Sahneden telefonla canlı aradı Sezen Aksu’yu herkesin önünde...
“Dıııt... Dıııt...” diye kolonlardan ses geliyor, “Çalıyor” diyor Hande Yener.
Acaba çat diye açacak mı? Kendi mi açacak, başkası mı çıkacak?
Vee karşınızda Sezen Aksu: “Alo Hande, kız n’apıosun?”
Salonda alkış kıyamet tabii.
Hande Yener, “Ben konuşmuyorum, sen konuş, burada çıldırıyoruz senin için” diyor. Sezen de herkesi kucakladığını söylüyor.
Hande Yener’in “Seni çok seviyoruz, geri döner misin artık sahnelere?” diye sorunca “Kendimi iyi hissettiğim zaman döneceğim. Beni anlayışla karşılamalarını rica ediyorum” cevabını alıyor.
Birçok mecra, “Sezen Aksu’dan sahnelere dönüş sinyali” başlığıyla gördü bu haberi.
Bana nedense pek öyle gelmedi.
Hatta şu durumda öyle bir ihtimal hiç yokmuş hissi uyandırdı “Beni anlayışla karşılamalarını rica ediyorum” cevabı.
Peki Sezen Aksu’ya pat diye, spontane mi açıldı o telefon?
Mümkün mü canım, tabii ki önceden haberi vardı, konserin kaçta başlayacağından, saat tam kaçta aranacağından.
Sezen Aksu baskın kadın, hele de kendi adının geçeceği bir konser söz konusuysa.
Hatta hangi şarkıların söyleneceğine, sırasına bile müdahale edip kendisi karar vermiştir. İspatlayamam ama iddiamı etmiş olayım...
Paylaş