Paylaş
Futbolcu Gökhan Çıra ve fenomen eşi Selin Ciğerci, kasım ayındaki bütün gelirlerinin bir kısmını AKUT’a bağışlama kararı aldıklarını duyurdu.
Detaylarını bilmiyoruz. “Muhasebecimiz görüşmeleri sürdürüyor” dedi Selin Ciğerci, eşi Gökhan Çıra ile birlikte yaptıkları ortak paylaşımda.
Gökhan Çıra da bir ara lafa girip, “Her derde derman olmaz ama her derde derman olsun” temennisinde bulundu.
Sonra da herkesi kendileri gibi AKUT’a destek olmaya davet ettiler. Ne örnek, güzel bir davranış.
Sadece...
Keşke Selin Ciğerci bu 40-50 saniyelik kısa videoda iki kere sitesindeki bütün ürünlerin “yüzde 50 indirime girdiği”nden bahsetmeseydi.
Güzel bir çorbaya düşen sinek gibi. İnsanın kafasına bir sürü lüzumsuz soru doluşuyor.
“Yok canım, ikisi de işleri güçleri yerinde, kazançları tıkırında insanlar. Böyle bir şeye tenezzül etmezler” deyip kafamdan savuşturdum.
Çünkü kimde okudum hatırlamıyorum ama içindeki kin ve nefreti sosyal medyada kusanlara karşı güzel bir söze denk geldim.
Bire bir aynı kelimelerle olmasa da yaklaşık şöyle bir şeydi: Afet anında...
Tonlarca blokun altından 3 yaşında çocuklar çıkarken...
Siyasi kavga olmaz.
Parti propagandası olmaz.
İdeolojik hesaplaşma olmaz.
Dini tartışma olmaz.
Sen-ben ayrımı olmaz.
Dua olur.
Yardım olur.
Birlik olur, beraberlik olur.
Kardeşlik olur.
Biz de yapabiliriz
Selin Ciğerci ve Gökhan Çıra’nın paylaşımı bana da örnek oldu... AKUT’un (Arama Kurtarma Derneği) sitesine girdim. 2020’de 27 ekiple, 137 farklı operasyonda, 3 bin 13 kişiyi kurtarmışlar. Şu anda da İzmir’de canla başla çalışıyorlar.
Gönüllüsü olabileceğiniz gibi, birkaç adımda 20, 50, 100 lira gibi seçeneklerde bağış da yapabiliyorsunuz.
Hatırlarsınız, dağcı Nasuh Mahruki’nin kurduğu AKUT’un adını ilk 1999 Gölcük Depremi’nde duymuştuk.
Kimsenin nereye koşturacağını bilemediği bir anda imdada yetişmişlerdi.
Ve küçük bir ayrıntıyı hatırlayalım: Mahruki, kurtarma çalışmalarını bırakıp o sırada vefat eden annesinin cenazesine gidememişti.
Artık tsunami ülkesiyiz
Deprem, çığ, orman yangını... Alışamadık ama yadırgamıyoruz da. “Coğrafyamızın gerçeği” diyoruz.
Ama İzmir’deki deprem sırasında ilk defa Türkiye’de bir tsunaminin görüntülerine şahit olduk. Dalgalar mahalleleri bastı, suya kapılıp hayatını kaybeden oldu.
O sırada denizde olan balıkçı Şerafettin Küçük, “Denizde kıyameti yaşadım, korkunçtu. Böyle bir şeyi filmlerde bile görmedim. Sonumuz geldi, hepimiz öleceğiz sandım” diyor.
Ülkemizde hortum çıkmasını daha kısa süre önce listeye eklemiştik, şimdi envantere tsunami de girdi.
Bir de insanlarda 2020 bitince her şey normale dönecek gibi bir his var, hiç o kadar emin değilim.
Kimlerle sadece “durabilirsiniz”?
Hande Yener, dün Kelebek’te yayımlanan söyleşimizde “İki insan yan yanayken sessiz de kalabilmeli” dedi.
Çok güzel bir söz, hep bilip de bir türlü tarif edemediğim bir şeyi çok iyi ifade etti.
Aile, arkadaş ya da sevgili... Bazen iki insanın sessizliğin, hiçbir şey yapmadan “durmanın” huzurunu paylaşabilmesi çok önemli.
İster televizyon seyretmek olsun, ister yolculuk... Sürekli bir şey yapıyor olmak, sürekli konuşmak, konuşma bitince paniğe kapılıp elini kolunu nereye koyacağını bilememek de bir arıza.
Kendimize dair değil belki ama kurduğumuz ilişkiye dair.
Sessizlik derken; aynı masada birbirinin suratına bakmadan cep telefonlarına gömülen insanlardan bahsetmiyoruz.
Aynı ortamda, aynı iklimde, birlikte bazen sadece yan yana nefes alıp vermenin de yetebilmesi mesele.
Kriter soru şu: Birçok insanla birçok şey yapabilirsin. Ama kimlerle sadece “durabilirsin”?
Paylaş