Paylaş
◊ Eğer İzmir cazibeli ve istenen genç bir kadınsa; İstanbul biraz hırt, bıçkın ve nemrut bir orta yaşlıdır.
◊ İzmir yaz, yazlık, sayfiye, meltemdir. Durduk yere insanın içini yumuşatır. İstanbul biraz kış, kışlıktır; hakim rüzgarı poyrazdır. İnsanın dışını kabuklaştırır.
◊ İzmir mahalledir, komşudur, sokaktır.
İstanbul evdir, evin içi gibidir. “Konak”tır.
Kalabalık bir ailenin yaşadığı, kavgası gürültüsü eksik olmayan bir konak...
◊ İzmir düzdür...
Yürürsün, sağa sola selam verirsin. İstanbul yedi tepelidir, tırmanır, tırmalarsın. Başın belaya girsin istemiyorsan hep önüne bakarsın.
◊ İzmir daha sakin, kalender ve rahattır.
Anlaması, anlaşması kolaydır. İstanbul’un sabahı başka, öğleni başka! Yorucu, başına buyruk ve sağı solu belli olmayandır.
◊ İzmir’in kavakları vardır, ince, uzunsan hemen fark edilirsin.
İstanbul’da ceviz ağacı gibisin, koca çınarların arasında ne sen, ne ben ne de polis farkında...
◊ Ankara’yı unuttuk iyi mi... “Denizsiz Ankara”nın en güzel yanı, İstanbul’a dönüşüdür. “Denizsiz Ankara”nın en kötü yanıysa... Dönüşte İzmir’e daha uzak olmasıdır.
Cem Yılmaz öğrenmeye ve öğrendiklerini öğretmeye devam ediyor
45 yaşındaki Cem Yılmaz, Vogue dergisine mülakat vermiş: “Üniversitenin birinci sınıfındayken ankesörlü telefonun başında ağlamıştım. Telefonla dergiye başvurdum. Dediler ki ‘Bu şekilde adam almıyoruz’. Ağlamıştım gerçekten.
Üzülmüştüm çünkü. Ne bekliyorsam, ‘Gel, sana kapak çizdireceğiz!’ mi diyeceklerdi?
Birkaç sene sonra gidebildim. Ama 19 yaşında dergiye başlarken de ‘Ulan geç kaldık be!’ diye düşünmüştüm.
Geçenlerde bana, Sinemada 20’nci Yıl Ödülü verdiler. Daha dün başlamışım gibi gittim aldım. 20 sene geçtiğinin farkında bile değilim. Önemli de değil zaten. Bir tane berbat iş her şeyi berbat edebilir.”
Vay be...
Kıssadan hisse:
Ne için geç?
Ne için erken?
Kendimi hatırladım: Ey şu anda sabırsızlıkla kıvranıp duran ergen!
Birinci vazifen...
Önce güzel hayal edip sonra hayal kırıklığına uğrayınca da güzel ağlamayı öğrenmen.
Bazen doktorlar da tuhaflaşır
Hekim ya da hastane, tıp dünyasının reklam/PR çalışmalarında bulunması genel olarak hoş karşılanmaz.
Ama bir halkla ilişkilercinin tutup, atıyorum “Şu andaki salgın, gergedan değil, ejderha gribi” gibi açıklamalar yapması, genel halk sağlığına girdiği için, artık vakai adiye. Fakat burası Türkiye...
Hiçbir şey haddinde/hududunda/kararında kalmamalı değil mi?
Geçen hafta bir mail...
- Gönderen: Operatör Doktor Ahmet Mete Uğurlu.
- Kime: Savaş Özbey.
- Konu: Bir Günde Vajinanızı Gençleştirin!
Aslında “yanıtla” yapıp yekten soracaksın:
Pardon hekim bey, neyimi?
Paylaş