Paylaş
Hamile eşi Yıldız Çağrı Atiksoy ile gazetecilerin sorularını yanıtlayan Oktay, eşinin değil kendisinin kilo aldığını anlattı: “Yıldız kilo almıyor, ben alıyorum. 7 kilo aldım. Tıpta da böyle bir şey varmış, çok fazla empati kuran erkeklerde olurmuş. Sempatik gebelik deniyormuş buna...”
Eşiyle empati kurması... Bu yüzden kilo alması... Çok hoşuma gitti nedense.
Baktım; tıpta “Couvade sendromu” deniyormuş bu duruma.
Baba adaylarının hamile eşleriyle aynı şikâyetleri yaşaması anlamına geliyor. Erkekler eşleriyle birlikte kilo alıyormuş, ruhsal değişimler yaşıyormuş, karınlarında gerginlik ve gaz şikâyetleri oluyormuş.
Hatta aşeren erkekler bile varmış.
Belirtiler gebeliğin 3’üncü ayında başlıyormuş; 4, 5 ve 6’ncı aylarda biraz hafifliyormuş. Sonra gebeliğin son 3 ayında yeniden ortaya çıkıyormuş. Doğuma doğru giderek şiddetleniyormuş. Bebek doğunca şikâyetler tamamen geçiyormuş. Dünyanın en sempatik gebeliği bence.
Çocuk hele bir doğsun, lohusa şerbetleriniz benden!
Havaalanlarında star gözaltıları
Julio Iglesias Dominik Cumhuriyeti’nde, Arnold Schwarzenegger ise Almanya’da havaalanında gözaltına alındı. İkisi de birbirinden tuhaf nedenlerle.
Iglesias’ın valizinden 42 kilo yemek çıkmış: Çilek, ahududu, yaban mersini, kiraz, domates, pancar, kereviz, fasulye, ıspanak, marul, mantar, roka...
“Seyahat ederken her zaman sevdiğim yiyecekleri yanımda götürüyorum” demiş yetkililere.
Sanki gittiği ülkede domates yok... Manav mı açacak, yoksa bunadı mı 80 yaşındaki şarkıcı?
Terminatör’ünki daha da tuhaf... Münih Havalimanı’nda valizinde 26 bin Euro değerinde Audemars Piguet marka saat bulmuşlar.
Meğer bunu önceden beyan etmesi gerekiyormuş, 35 bin Euro ceza kilitlemişler adama.
Size ne ya? İstediğim saati takar koluma gezerim.
Bir daha da Almanya’ya gitmem. Ne diyordu filmin sonunda?
Hasta la vista baby...
Hangisi ucuz hangisi kazık
Sosyal medyada Laleli’deki bir otoparka ait olduğu öne sürülen ücret tarifesi dolaşıyor.
Park eden otomobillerden 2 saate kadar 340 lira, 4 saate kadar 425 lira talep ediliyormuş.
Hayat pahalılığından dolayı artık neyin ucuz, neyin kazık olduğunu bile ayırt edemez olduk.
Eskiden “Böyle iş mi olur!” diye çıkışırdık esnafa.
Şimdi fiyatlara bakıp “Demek artık böyle” diyoruz çaresizce.
Bu hengamede kaktıran da kaktırabildiği kadar takıyor tabii.
Yalnız 1 saat park ettiğiniz araç için 340 lira ödemek de ne bileyim...
Demek 1 günlüğüne falan bırakacaksan hiç dönme, arabayı bırak, gitsin.
Aynı binada çarkıfelek
Asmalımescit’teki Ruz Hotel’in içinde Simone adlı bir mekân var. Daha doğrusu Simone adlı üç mekân... Giriş katı İtalyan restoranı, teras ise dünya mutfağı. Terasın bir alt katıysa kokteyl bar.
Müşteriler birinde yemek yiyor, sonra bar katına geçiyor. Aynı binanın içinde sürekli bir devirdaim oluyor, Haliç’i ve Galata Kulesi’ni gören güzel bir manzarada eğleniyor.
Kömür ateşinde pişirdikleri cağ kebabını tattım, gayet başarılı.
Bir arkadaşımız da balkabaklı tortellini denedi, o da halinden pek memnundu.
Kız-kıza eğlenmeye çıkmış masalar görüyorsunuz; müşterilerin çoğunluğu kadın. Böyle kadın ağırlıklı yerlerin ortak bir özelliği var: Ortamda daha az elektrik, daha az gerginlik oluyor.
Masadan masaya atılan sert, hırt bakışlar olmuyor. İnsanlar daha kendi halinde, kendi masasıyla meşgul.
Ortada paylaşımlı bir masa var mesela.
Bir ucunda biz, diğer ucunda başka bir grup oturdu. Otururken gayet medenice “İyi akşamlar” dediler, biz de kalkarken “İyi akşamlar” dedik. Birbirini hiç tanımayan insanlar aynı masada gül gibi geçinip gittik. Yemekten sonra konser programımız vardı, eğer olmasaydı gece eğlencesi için de güzel bir mekân.
En yakın zamanda gece de gidilir.
Paylaş