Biten ilişkinin yası

İki taze örnek: Demet Özdemir 3, Alina Boz yarım ay sonra başladı yeni ilişkisine. Peki biten bir ilişkinin zekatı ne kadar olmalı? Bir ölçüsü, izanı var mı bu işlerin? Mesela birlikte geçirdiğiniz vaktin 40’ta 1’i kadar beklemeli misiniz?

Haberin Devamı

Demet Özdemir, Oğuzhan Koç’la boşandıktan üç ay sonra Yunan DJ Sergio ile aşkını ilan etti yaptığı paylaşımla.
Daha hızlısı var: Alina Boz, Sezen Aksu’nun oğlu Mithat Can Özer ile ilişkisini bitirdikten 15 gün sonra bu kez Kazanova işletmeci Umut Evirgen’le birlikte olmaya başladı.
Kanunen bir beis yok, isterse akşamında yeni birini bulabilir taraflar. Peki ya duygusal olarak?
Biten ilişkinin makul bir “yas süresi” var mıdır? Ya da olmalı mı? Bakın flörtten, buluşmadan bahsetmiyoruz. Bunlardan biri evlilik, öbürü de dört yıllık ilişki, yani ha deseniz evlilik...
Seni-beni, dış kapının mandallarını geç, karşındaki kişiye hürmeten, yani özünde ilişkine, kendine hürmeten ne kadar beklemeli insan?
Çünkü bir ilişki boyunca, hele de yıllar süren bir ilişki boyunca çeşitli sözler veriyorsun karşındakine, bin bir plan proje yapıyorsunuz birlikte.
Bunlardan cayma süren, aklını/hafızanı silmen, gönlünü çitilemen ne kadar sürmeli?
“Kişiden kişiye, ilişkiden ilişkiye değişir” diyeceksiniz. Haklısınız.
Ama yine bir “vicdani” süre ister yeni bir sese, yeni bir göze, yeni bir tene alışmak.
15 günde yeni birini bulsam isimlerini bile karıştırırdım ben mesela. Sergio’ya Oğuz, Umut’a Mithat derdim alışkanlıkla. Sabah evden çıkınca sağ yerine sola dönerdim yanlışlıkla. Üzüldüğümde/sevindiğimde yine onun numarasına giderdi parmaklarım gayri ihtiyari.
İnsanın yeni birine hazır olmadan önce, en önce bir kendi kalması, yalnızlaşması gerekmez mi?
Fazla mı romantiğim?
Çok mu çağdışı kaldım bilmiyorum ama... Evvel bir yalnız kalacaksın ki... Sonra başkasıyla yakınlaşacaksın.

Haberin Devamı

Karşı taraf açısından...

Yeni aşk ben olsam, açıkçası ben de istemezdim sırtında bu şekilde sepetiyle/heybesiyle/paketiyle gelen birini. “Sen önce bir duşunu al istersen” derdim: Daha tenindeki rujun, omuzundaki ısırığın izi geçmemiş...
Bugün eskisine bunu yapan, yarın bana ne yapar diye geçirirdim aklımdan.
Bazen “teselli ilişkisi de olabilir”, öyle yorgun çıkarsınız birinin ikliminden, sığınacak bir liman, kapanacak bir oksijen çadırı ararsınız. Kahrolası romantizm!
O vakit de kullanılıyormuşum hissine kapılırdım, bana yoğun bakım hemşiresi muamelesi yapılan... Yaraların öpüldükçe daha çabuk iyileştiğine dair bilimdışı bir inancım var elbette benim de. Kabukların paylaşıldıkça kaybolduğuna dair. Ama aceleye ne hacet? Kendi kendine iyileşebilecek, güçlü insanlara vurulmuşumdur her seferinde.

Haberin Devamı

Gün geçer de gece?

Berbat bir ilişkiniz vardır o ayrı: Psikolojik ya da fiziksel şiddet görüyorsunuzdur...
Aldatılıyorsunuzdur...
Sömürülüyorsunuzdur... Belki en basitinden, önemsediğiniz oranda önemsenmiyorsunuzdur.
Yahut da bütün bunların hepsi yerli yerindedir de terk edilmişsinizdir.
Rüzgâr onu başka denizlere, başka sahillere götürüyordur.
Sırf unutmak, avunmak için ilişki yaşanabilir mi?
Yaşanır elbette. Günü geçirirsiniz, gündemi değiştirirsiniz böylece.
Ama ya rüyalarınızda hâlâ onu görüyor, onu kıskanıyor, onunla didişiyor, ona gülüp onunla teselli buluyorsanız?
Dedim ya “günü geçirmek” kolay. Zor olanı “geceyi geçirmek”...

O aynı şüphe

Aşk, ilk görüşte aşk, yıldırım aşkı... Bütün bunlara kapılar hep aralık elbette.
Bir sabah uyanırsınız ve bilirsiniz ki bir daha asla öyle yatamayacaksınız.
Açık kapı değil, aralık kapı. Yüzdesi düşük olsa da hayatta mümkün böyle şeyler.
Hele yaşınız gençse, kemikleriniz kırılıp kırılıp çabucak kaynayıveriyor ise.
Ama biliyoruz ki hayatın seyri tabiisi büyük yüzdeyle böyle işlemiyor işte.
Ayrıldıktan çok kıza süre içinde gelişen yeni saadetler hep o aynı şüpheyi düşürüyor gönlünüze:
Ya ben hayattayken, daha hayatındayken toprak döküldüyse üstüme?

Haberin Devamı

Eski aşk açısından...

Bir ilişkinin zekatı ne kadar olmalı, bilmiyorum. Mesela birlikte geçirdiğiniz vaktin 40’ta 1’i kadar beklemeli misiniz yaşanmışlıkların hatırına?
Bazen ağlayarak da ayrılır, severek de vazgeçer insan.
Arkanızda bıraktığınız kişiye kendi kendini iyileştirebilmesi için vakit tanımalı mıyız?
Böyle bir ahlakı/hukuku da var mı birlikteliğin? Ne kadar az beklemek ona haksızlık, ne kadar çok beklemek kendimize haksızlık olur? Sevgili olduğundan çok daha iyi bir “eski sevgili” olan insanlar biliyorum. Ölçüsü, izanı nedir bu işlerin?

Yazarın Tüm Yazıları