Paylaş
Çok küçük bile olsa yine de ortaya çıkma ihtimali olan çıplak fotoğraflarımızı niçin telefonlara, bilgisayarlara yükleriz? Bir kol boyu mesafeden kendimizi çekebilme teknolojisi, yeni bir narsizm salgını mı? Günde kaç tane çekersek sağlığa, kaç tanesi ruh hastalığına delalet? Selfie devrimi hayatımızı, aşkı, cinselliği, ahlakı nasıl etkilecek?
Selfie çılgınlığı sınırları ve sınıfları aşan bir gümbürtüyle her gün karşımızda. Hollywood ünlülerinden politikacılara, dizi oyuncularından görev başındaki polise herkes bir kol boyu mesafeden kendisine bakmaya uğraşıyor ve dünyayı da bu görünürlüğü ‘beğen’meye davet ediyor. Eline bir akıllı telefon alan herkes, kendi reality şovunun yıldızı ve kahramanı. İşin ilginç tarafı, kim kendisini daha fazla ‘sunar ve sergilerse’ ilgi o kadar artıyor, Facebook’unda, Twitter ya da Instagram hesabında daha fazla takipçi topluyor.
Ah Freud ah... Bugünleri görseydin de her birimizin nasıl hayran hayran sudaki aksine bakan Narkisos’lara dönüştüğümüzü görseydin. Tek farkımız, aksimizi görmek için suya değil, cep telefonlarımıza bakıyor olmamız.
Acaba insanlık tarihinde olmadığı kadar narsist mi oldu? Eğer öyleyse bunun suçlusu sosyal medya mı? İçeriği kullanıcılar tarafından doldurulan Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal mecraların buna çanak tuttuğu kesin.
Psikologlar Keith Campbell ve Jean M. Twnege daha 2009’da çıkardıkları kitabında vaziyetin adını koymuştu: ‘Narsizm Salgını’.
Belki de sadece normaliz
Sosyal medya yüzlerce milyon insanın hayatının önemli bir parçası. Ama biz sıradan sosyal medya kullanıcıları, kendimizi niçin her Allah’ın günü popülerlik yarışında ve deneyim anksiyetesinde buluyoruz? Sosyal medyanın kanunlarını, arpa ambarındaki tavuklar misali bir avuç azılı narsist yazıyor olabilir mi? Sosyal medyadaki davranış kalıplarımızı bu azılı azınlık mı belirliyor? Reytingimizin düşük olması Narsist Kişilik Göstergemizin düşük olduğu anlamına mı geliyor? Daha açık soralım: Twitter’da, Facebook’ta onbinlerce takipçimizin olmaması sadece ‘normal’ bir insan olduğunuz anlamına mı geliyor?
Mesele ‘öz’ümüz ve buna duyduğumuz ‘çekim’le sınırlı olsa iyi. Çünkü işin bir tarafında narsizm ve sergilemecilik varsa masanın karşı tarafında röntgencilik oturuyor. İşte bu ‘paylaşma’ meselesi San Carlos Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Prof. Daryl Mendoza ile Mevlana’yı aynı çizgide birleştiriyor: “Selfie, içinde yaşadığımız dijital çağda bir ‘tanınma’ talebi. Yani başkalarının bizi nasıl görmesini istediğimiz meselesi. Onlara ne göstermeliyim? Kendimi nasıl ve hangi yolla sergilemeliyim?
Cevap, yüzyıllar öncesinden, Konya’dan: “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.”
Paylaş