Paylaş
ABD'de açıklanan son ekonomik verilerin büyüme açısından iç açıcı olmaması, mali sektörde yer alan şirketlerin açıkladığı kâr rakamlarının beklentilerin altında kalması, petrol ve altın fiyatlarının ise rekor seviyelerde seyretmesi nedeniyle, piyasaların beklentisi bu yönde oluşmuş durumda. Ancak FED'in beklenen faiz indirimlerinin önümüzdeki dönemde, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, enflasyon yaratmadan ekonomik büyümeye katkı sağlayacağı noktasında her zamankinden daha fazla soru işareti bulunuyor. Konut inşaatlarında geçtiğimiz yıldan itibaren görülen %48 oranındaki hızlı gerilemenin istihdam üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin yanında düşen konut fiyatları ile satılamayan konut stokundaki artışın da tüketim üzerinde oluşturacağı gecikmeli olumsuz etkilerin, ekonomik büyüme tarafında negatif yönlü baskı oluşturması bekleniyor. Doların diğer para birimlerine karşı devam eden değer kaybı nedeniyle tarihi rekor seviyelerde seyreden petrol ve altın fiyatlarının yanında ABD'nin ithal ettiği ürünlerin de dolar bazında fiyatlarının artıyor olması, enflasyon tarafında negatif yönlü baskılar oluşturuyor. Konut fiyatlarındaki gerilemenin enflasyon üzerinde oluşturacağı olumlu etkinin ise hükümetin izlediği konut fiyatlarını destekleyici politikalar nedeniyle sınırlı kalabileceğine inanılıyor. Ayrıca, kredi piyasaları ve konut fiyatları açısından bakıldığında ABD ekonomisinin içinde bulunduğu mevcut durumun, önceki dönemlere kıyasla daha kırılgan bir yapıda olması nedeniyle FED'in faiz indirim sürecinde zaman zaman duraklamaların olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Piyasalar açısından bakıldığında uzun vadeli olarak nitelendirilebilecek bu risk faktörlerinin dışında kısa vadeli olarak değerlendirilebilecek bir diğer risk faktörü ise, Fed'in beklentiler dahilinde alacağı bir faiz indirimi kararının ardından yapacağı açıklamada, dengeleyici olmak ve kredibilite kaybını (moral hazard) en aza indirmek adına, ilerideki faiz indirimlerine kapıyı kısmen kapatan ifadelere yer verebilecek olmasıdır. Dahası, FED'in faiz oranlarını indirmesi, dünyanın önde gelen diğer merkez bankalarının (MB) da faiz oranlarını indireceği anlamına gelmemektedir. Japonya MB'sinin 30 Ekim'de, İngiltere ve Avrupa MB'lerinin ise 8 Kasım'da başlayacak toplantılarında, faiz oranlarını indirme konusunda aceleci davranmaları beklenmemektedir. Özellikle Avrupa ve Japonya MB'lerinin önümüzdeki toplantılarda faiz oranlarını sabit tutma yönünde karar alması ve toplantı sonrası açıklamalarında ise sıkı para politikası izlenmesi gerektiğine vurgu yapmaları beklenmektedir.
Bu bakımdan, yatırımcıların ileriye dönük beklentilerini oluştururken FED'in daha önceki faiz indirimlerinde olduğu kadar rahat yönde hareket etmelerini engelleyici birden fazla risk faktörü olduğunu dikkate almaları gerektiğine inanmaktayız.
Paylaş