Paylaş
Neden böyle bir kanıya kapıldım? Çünkü Human Society International kurumu tarafından hazırlanan Spencer Susser’in yazıp yönettiği Save Ralph (Ralph’i Kurtar) isimli kısa filmi izledim.
*
Boğazım düğümlendi, 3 dakika 53 saniye boyunca insanlığı sorguladım. Olmadı bir daha izledim. Bu kez bencilliğimi sorguladım.
*
Çünkü bugüne kadar deney hayvanlarının da canlı olduğunu, onların da acı çektiğini hiç aklıma getirmemiştim. Belki getirmiştim ama sonra boş vermiştim.
*
Aslında PETA başta olmak üzere bazı hayvan dostu kuruluşların hazırladığı belgeselleri defalarca izledim. Üstelik bu belgesellerde gerçek görüntüler vardı.
*
Elbette o belgesellerdeki vahşet de insanı etkiliyor. Ama Ralph, takım elbisesi ve kravatı ile karşımıza çıkınca, yaşadıklarını bizden biri gibi bize anlatınca sanki beynimizde karanlık bir odada tutulan İNSANLIĞIMIZ aydınlandı.
*
Dişini fırçalarken yaşadığı acı. Bir insan elinin onu yemek yediği sofradan alıp laboratuvara götürmesi. Diğer tavşanların bakışları…
*
Ralph’in her cümlesi yüreğimizden bir parça kopardı. Hele o son sahnedeki sözler yok mu: “Hayvanlarda deneye izin veren ülkeler olmasaydı biz işsiz kalırdık tarlada olurduk. Normal bir tavşan gibi.”
NEDEN ÖRNEK OLMAYALIM?
Tüm dünya bu kısa filmi konuşurken Hürriyet’ten Ece Çelik, çok güzel bir haber hazırladı. O haberde Deneye Hayır Derneği Başkanı Yağmur Özgür Güven’in anlattıklarını okuyunca beynimde bir ışık çaktı. (Bir itiraf: Böyle bir dernek olduğunu yeni öğrendim)
*
Yağmur Hanım, Türkiye’de kozmetik sektöründe hayvan deneyi yapılmasının yasak olduğunu söylüyor. Ancak ilaç, tıbbi aletler ve teknoloji konusunda yüzlerce sektörde hayvan deneyi yapılabiliyormuş.
Ve bu hayvanlar mevzuata göre belediyelere ait barınaklardan alınıyormuş. Bu dernek de ‘Deneysiz Belediye’ isminde bir proje başlatıp belediyelere laboratuvarlara deney hayvanı vermemeleri çağrısı yapmış. Didim Belediyesi de bu çağrıya ilk cevap veren belediye olmuş.
*
Yağmur Hanım şöyle diyor: “Şu anda yasal olarak deneylerde hayvan kullanılmamasını sağlayamıyoruz ancak hiç olmazsa belediyelerin bu konuda duyarlı olmalarına ve kendi elleriyle deneylere hayvan göndermelerinin önüne geçmeye çalışıyoruz.”
*
Ben de diyorum ki Antalya Büyükşehir Belediyesi, Kepez Belediyesi, Muratpaşa Belediyesi, Konyaaltı Belediyesi başta olmak üzere barınağı olan diğer Antalyalı belediyeler bu çağrıya yanıt veremez mi?
*
Muhittin Böcek, Hakan Tütüncü, Ümit Uysal, Semih Esen çıkıp, “Biz de ‘Deneysiz Belediye’ olduk” dese ve tüm Türkiye’ye örnek olsalar ne güzel olur.
*
Belki onlar, “Biz zaten deney hayvanı vermiyoruz” da diyebilirler. Ama mesele bu değil. Mesele konuyu gündemde tutup yeni çözümler üretmek. Mesele insan olmanın gereklerini yerine getirebilmek.
HAKAN TÜTÜNCÜ YİNE ATLAMAMIŞ
İbradı’da kütüphaneci olarak görev yapan Oğuz Kuru’nun başarı hikayesini geçen hafta yazmıştım. Meğer bu tür pozitif haberlere ne kadar susamışız. O kadar çok telefon aldım ki ben de mutlu oldum. O telefonlardan biri de Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’nün ekibinde yer alan değerli arkadaşım Bülent Uçma’dan geldi. Sayın Başkan yazıyı okuyunca hem Oğuz’la tanışmak istemiş hem de kütüphaneye destek konusunda neler yapılacağını sormuş. Hakan Bey ve dinamik ekibinin bu tür refleksleri kente çok şey kazandırıyor. Umarım İbradı’daki okuma seferberliğine verilen destek artarak devam eder.
.
Paylaş