Paylaş
Bu timler Antalya’da da görev yapıyor. Hatta 30 kişiden oluşan tim, İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre şu ana kadar 40 kişiyi aşı için ikna etmiş.
Açık ve net bu timlerin işi çok zor. Çünkü toplumda o kadar fazla bilgi kirliliği var ki hangi birini düzeltsinler, hangi sözlerle aşı olmaktan çekinenleri ikna etsinler?
Aşı ikna çalışmaları devam ederken ben de çevremde küçük bir kamuoyu yoklaması yaptım. Yakın çevremden 55 yaş üstü tanıdıklarıma aşı olup olmadıklarını sordum.
Şu kadarını söyleyeyim; sonucun bu kadar kötü olacağını tahmin etmiyordum. Çünkü aşı olan sayısı ile hala aşı olup olmama konusunda kararsız kalanların sayısı kafa kafaya.
Aşıdan kaçınanların birçoğu eğitimli ve halen çeşitli iş kollarında aktif olarak çalışıyor. Doğal olarak “Önceliğiniz varken neden aşı olmadınız?” dedim.
Çoğunluk somut bir gerekçe göstermeden beklemeyi tercih ettiklerini söyledi. Benim anladığım Çin veya Alman ayrımı yapmadan aşının uzun vadedeki etkilerini görmek istiyorlar.
İyi de unuttuğumuz başka bir şey var; aşı bekler de ölüm beklemiyor!
ŞİMDİ DE DOZ TARTIŞMASI
Aşı olmayanları eleştirip, “Böyle anlayış olur mu” diye söylenirken yeni bir tartışma daha başladı: “Tek doz mu, çift doz mu?”
Tartışmayı başlatan isim Prof. Dr. Melih Us, Alman BioNTech aşısının ilk doz sonunda oluşturduğu antikor düzeyinin yüksek olduğunu bu nedenle tek doz aşının yetebileceğini söylüyor.
Us, “Aşı olanlara 1 ay sonra test yapılıp etkinliği ölçülsün. Yeterliyse çift yerine tek doz BioNTech yapılarak 57 milyon kişi korunabilir” önerisini getiriyor.
Yani özetle diyor ki “Elimizdeki dozları verimli kullanalım. Daha çok insan aşılayalım, virüsün önünü daha hızlı keselim.”
İyi de bu tartışmayı herkes böyle anlamıyor ki. BioNTech aşısını olanlar, “Acaba 2’nci doz gereksiz mi?”, “Tek doz yetiyorsa ne gerek var 2’nci doza” gibi fikirlere kapılıyor. “Doz aşımı olmayalım” gibi enteresan fikirler bile duydum.
Özetle 30 kişilik ikna timi sadece aşıdan kaçanları değil, ikinci doz aşıyı olmayanları da ikna etmeye çalışacak sanırım.
YÜREĞİMİZ KÜL OLDU
Türkan Demir… Yaklaşık 15 yıl önce tanımıştım kendisini. Yerel bir televizyonda muhabir olarak çalışıyordu. Sevecen, iyi kalpli, mesleğini seven bir arkadaşımdı. Sonra âşık oldu, evlendi, Almanya’ya yerleşti. 2 de kızı oldu. O Almanya’ya gidince bağlarımız koptu. Sonra sosyal medyadan eşinin yoğun bakımda korona illeti ile mücadele ettiğini öğrendim. Türkan da ulaşabildiği herkesten dua istiyordu.
HANİ BİRLİKTE YAŞLANACAKTIK
Maalesef olmadı. O gencecik adam verdiği savaşı kaybetti. Türkan eşine çok duygusal bir mesajla veda etti. Aelexander’ın nasıl ağlaya ağlaya entübe edildiğini anlatıyor, “Hani biz birlikte yaşlanacaktık” diyordu. O kilometrelerce öteden yazdı, bizim burada kalbimiz söküldü. Türkan’ın yazdığı ibretlik satırları bu hastalığı ciddiye almayan, tedbirleri hiçe sayan herkes okusa keşke. Belki o zaman her şey başka olur…
GENÇLİĞİN GÖZÜ IŞIL IŞIL
Korona bizden çok şey aldı. En başka da özgürlüğümüzü. Ama her şeye rağmen alamadıkları da var. Umudumuz, coşkumuz, bayrak ve Atatürk sevgimiz. Evet, korona belası yüzünden meydanlara inemedik belki ama 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı evlerimizde doyasıya yaşadık. Çocuklarımızın gözlerindeki ışık, sanki meydanlardaymışız gibi hepimizi heyecanlandırdı.
BELEDİYELERDE RALPH GÜNDEMİ
Geçen hafta Spencer Susser’in yazıp yönettiği Save Ralph (Ralph’i Kurtar) isimli kısa filmin ben de uyandırdıklarını anlatıp Antalya Büyükşehir Belediyesi, Kepez Belediyesi, Muratpaşa Belediyesi ve Konyaaltı Belediyesi’ne, Deneye Hayır Derneği’nin yürüttüğü ‘Deneysiz Belediye’ projesine destek çağrısı yapmıştım. Tüm belediyeler konuyu gündeme aldı. Umarım süreç olumlu sonuçlanır.
Paylaş