Paylaş
GEÇEN haftaki yazılarımda, Fener Bar'ın sahibi Mesut Yılmaz'ın, Hande Yener ve Tarkan ile olan dayak konusunu ele aldım. Bu yazılardan sonra bar patronu Yılmaz, gazeteye gelerek, olayları kendi ağzından anlattı. Hemen akabinde de Muratpaşa Belediye Meclisi Üyesi olan kardeşi Hüseyin Yılmaz telefonla aradı. Yılmaz kardeşler, kendilerine haksızlık yapıldığına inanıyordu.
Mesut Yılmaz, Hande ile aralarında tartışmalar olduğunu doğruladı ancak dayak atmasının söz konusu bile olmadığını sözlerine ekledi. Tarkan konusunda ise bir dokun bin ah işit misali, oldukça doluydu. Tarkan'ın dayak olayı konusunda Yılmaz, şunları söyledi;
‘‘Üç aylık anlaşmamız vardı. Kontrat bitmeden İstanbul'a gitmeye kalktı. Sesimi çıkarmadım. Son gece odama girerek agresif davranışlarda bulundu, hatta camları kırdı. Ben de dayanamayıp bir kaç tokat attım. Bunu haketmişti. Her sanatçısını döven, dayakçı patron değilim.’’
Ağabeyi Hüseyin Yılmaz ise, en çok 'mafyavari' kelimesine alınmıştı. Böyle bir ortamda siyasi hayatı boyunca yeralmadığını vurgulayan Yılmaz, ‘‘Mafya ile uzaktan yakından bir ilgim yok. Zaten bu tür söylentiler yüzünden eğlence dünyasından koptum’’ diyordu.
Her iki kardeş de, Tarkan'ın özel hayatındaki yanlışlarını anlattı. Evlilik ve aşk hayatından tutun, iş hayatına kadar...
Mesut Yılmaz, ‘‘Hande ile sorunum oldu fakat dayat atmak bir kenara ayrılırken ağabeyim, kendisine araba aldı. Şöhret olduktan sonra defalarca kez de görüştük. Ama Tarkan, ayrıldıktan sonra mafyayı devreye sokarak beni tehdit ettirdi’’ diye sitemini sürdürdü. Madalyonun diğer yüzünde olanlar bunlar.
Ama, Mesut Yılmaz'a söylediğim bir konuyu buradan hatırlatmak istiyorum.
Her sanatçı kapris yapar. Önemli olan o dayak yedi, bu attı, bunu dövmedim olayı değil. Böyle bir kavganın barın içinde yaşanmış olması. Bunu tasvip etmediğimi daha önce de belirtmiştim. Sebebi ne olursa olsun...
e-mail: sucar@hurriyet.com.tr
Paylaş