Paylaş
İşte dayakçı patron
'DAYAKLA Gelen Şöhret' yazısına bugün devam ediyoruz. Dün bu sütunlarda adını vermeden dayakçı bar patronunu tarif etmiştim. Çoğu kimse Hande Yener'e dayak atarak şöhret yolunu açan bu patronu merak etti. Ünlü bir politikacı ile olan isim benzerliği ve bardaki cezaevi kapısı gibi tüyolar da vermişim. Eğlence dünyasının içinde olanlar bu patronu hemen tanıdı.
Adı ve soyadı; Mesut Yılmaz.
ANAP Genel Başkanı Yılmaz değil.
Bu vatandaş, Fener Bar'ın dayakçı patronu Mesut Yılmaz.
Kendisiyle bir yıl kadar önce tanışma şerefine nail olmuştum. Genç, eğlence dünyasına hakim, parlak fikirleri olan bir yönetici görünümündeydi. Epey de uzun konuşmuştuk. Ancak ilk falsoyu, kardeşinin MHP İl Başkan Yardımcısı olduğunu üzerine basa basa söyleyince verdi. Sürekli partiden ve kardeşinin icraatlarından (!) bahsediyordu.
MAFYA ÖZENTİSİ
Bunu bir 'görüş' ve 'sempati' meselesi olarak algıladığım için üzerinde durmadım. Ancak sonraki dönemlerde iki kez uğradığım bu barda, personelin ve yöneticilerin tutumu, kafamda bir çok soru işareti bıraktı. Mafyavari tutumlar hemen göze çarpıyordu.
Hande'nin dayak olayını öğrendikten sonra, hemen oturup arşivi taradım. Kimler çalıştı burada, hangi sanatçılar diye...
Yaz aylarında burada sahne alan bir isim gözüme çarptı. Kendisine cep'ten ulaştım, şimdi neredesin diye. İstanbul'da olduğunu söyledi. Ve hemen konuya girip, Fener Bar'dan ayrılma öyküsünü sordum. İlk önce konuşmak istemedi ve uzun hikaye dedi. Bu konuyu yüz yüze konuşabileceğini söyledi. O haftasonu İstanbul'da Taksim Meydanı'nda buluştuk. Kendisini tanımakta güçlük çektim. Kafasında ve yüzünde dikişler, gözleri mosmor, kolları çizik bir halde geldi. Ayakta zor duruyordu. Hal hatır faslından sonra konuya girdi.
‘‘Kafamda rakı şişesini kırdılar.’’
YARIN: O DA
ŞÖHRET YOLUNDA
e-mail: sucar@hurriyet.com.tr
Paylaş