Paylaş
Piyasalar içinde bulunduğumuz haftayı yüksek bir volatiliteyle geçirebilir.
En azından ortada bunun bazı nedenleri var.
İHALE
Bir neden, bu hafta yapılacak olan Hazine ihalesi.
Hazine akılcı bir tutum sergileyerek, geçen hafta iç borçlanma programında bir değişiklik yaptı.
Bu değişiklikle gelecek aylarda enflasyonist beklentileri aşağı çekebilecek bir süreç başlamış oluyor.
Bu hafta ihalesi yapılacak olan kâğıdın vadesi kısaltıldı, miktarı düşürüldü. Bu konudaki kesin rakamları ancak ihale sonrasında tartışmak mümkün. Ama Hazine bu değişikliklerle hemen hemen aynı miktar TL borçlanmış olacak. Aynı zamanda da şimdiki yüksek faizlerin ‘‘kalıcılığını’’ azaltacak.
Ne var ki, bu hafta ihalesi yapılacak olan kâğıtlar bir süreden beri piyasaya sürülen en kısa vadeli bonolar olacak.
Vadeler kısaldığı için ihaleye yüksek talep gelir, faizler beklenenin altında mı gerçekleşir?
Yoksa tersi olur, piyasa yüksek faiz talep eder, faizler (vadeye göre) yükselir mi?
Bu konuda şimdiden bir şey söylemek mümkün değil. Ama her ne yönde olursa olsun hareket sert olabilir.
DÜZELTME
Bono piyasası ve kısmen de Borsa geçen haftayı bir düzeltme yaparak kapatmıştı.
Bu düzeltme devam edebilir.
Bu da volatiliteyi artıran bir başka neden.
Ekim ayı başlarından itibaren piyasalarda başlayan spekülatif hareketi biz ‘‘aşırı’’ bulmuş, bunun ciddi ekonomik politikaların uygulanmasını zorlaştırdığını ileri sürmüştük.
Faizlerdeki bir yükselme, maliyetlerle getiriler arasındaki uçurumu kapatacak, borsadaki bir duraklama, gelecekteki fiyat artışları için iyi bir zemin oluşturacaktı.
Bunlar sağlıklı gelişmeler.
Geçen hafta başlayan düzeltme de bu yönde bir gelişme. Sonu gelmemiş olabilir.
UZAKDOĞU
Bazı yorumlar Uzakdoğu'daki finansal krizden kaçan paranın kısmen Türkiye finansal piyasalarına girdiği yönünde.
İstisnai durumlar olabilir. Ama uluslararası kurumların nasıl çalıştığı göz önüne alındığında bu çeşit yorumları en azından şüpheyle karşılamak gerekiyor.
Biz bu haftaki yüksek volatilite ortamının bir diğer nedenini de Güneydoğu Asya finansal kirizinde görüyoruz.
Unutulmasın ki geçen hafta sonunda S&P Güney Kore'nin kredi notunu kırdı. Bu hafta bunun da etkileri görülecek.
Tekrarlayalım. Güneydoğu Asya krizi tüm gelişmekte olan piyasaları etkileyecek bir gelişme.
TEKNİK BİR NOT
Teknik birkaç vurgulama ile bitirmek istiyoruz.
Uluslararası ‘‘emerging market’’ fonları, bir piyasada çöküş yaşandığı zaman, likidite ihtiyaçlarını o piyasanın kâğıdını satarak gidermezler. Çünkü böyle bir hareket portföyün zararlarını resmileştirir. (Fiyatlar, çöküşlerden hemen sonra genellikle biraz ‘‘toparlar’’.)
Aksine, bu fonlar likidite ihtiyaçlarını aynı ‘‘risk sınıfında’’ olan ve borsası düşmemiş bir ülkenin kâğıdını satarak karşılarlar. (Günümüzün moda sözcüğü ‘‘contagion effect’’ de kısmen buradan kaynaklanıyor.)
Gelelim bir başka ilkeye.
Yüksek volatilite ortamında bir riskli ülkeden çıkıp bir diğer riskli ülkeye giren istisnai yatırımcılar da bulunabilir. Ama yüksek volatilite ortamlarında genel ilke risk'in azaltılmasıdır.
Yani ‘‘risk’’ten, ‘‘nakit’’e geçmektir.
Hong Kong krizi Avrupalılar'ı bile ciddi biçimde korkuturken, Türkiye'de buna sevinen var mı, bilmiyoruz.
Ama varsa bu akıllıca bir davranış değil.
Paylaş