Vergi reformu nasıl olur?

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Maliye Bakanı Sayın Temizel'in önderliğinde hazırlanmış olan yeni vergi kanununa olumlu bakıyoruz.

Vergi reformunun anlamı, gelirleri kayıt altına almak, denetim yapmak ve vergilendirmenin iktisat teorisi açısından mümkün olduğunca optimal bir şekilde yapılmasını sağlamak. Bir yanda adil bir uygulama getirirken, diğer yanda verimliliği düşürmemeye çalışmak.

Türkiye benzeri kronik enflasyon ülkelerinde burada karşınıza iki hassas konu çıkıyor:

Menkul kıymetlerin vergilendirilmesi, hem iktisat teorisi açısından, hem de finansal piyasalardaki dengeler bakımından tartışmalı bir nokta.

Kaynağı belirsiz parayı etkileyecek olan diğer tedbirler ise iktisat teorisi açısından doğru olmakla birlikte, uygulaması dikkat gerektiriyor.

Sonuçta getirilen tedbirler finansal piyasalarda şu veya bu şekilde kurulmuş olan dengeleri yerinden oynatabiliyor. Hem de uluslararası piyasalarda çok ciddi bir kriz yaşanırken.

Ancak bunlara değinmeyen bir vergi tasarısı da bir reform olmaktan çok uzak kalacaktır.

Peki o zaman Türkiye, vergi reformunu hiçbir zaman yapamayacak mı?

ENFLASYON

Konuya başka açıdan yaklaşalım.

Eskiden ülkelerin parasının arkasında ‘‘altın’’ vardı. Paraların değeri altına orantılı olarak saptanırdı. Altın arzı sınırlı olduğundan, altının değeri piyasa tarafından belirlenir, bu da paranın değerini belirlerdi.

Ama şimdi paraların arkasında kıymetli bir maden yok. Sadece hükümetlerin verilmiş ‘‘sözleri’’ var. Merkez Bankaları parayı basarken ellerinde kıymetli bir maden veya kıymetli bir döviz olması gerekmiyor. (Hong Kong, Arjantin gibi ‘‘currency board’’ uygulamalarını bu genellemenin dışında bırakıyoruz.)

Paranın değeri, bir hükümetin verdiği sözün inandırıcılığına bağlı oluyor.

Bir hükümet:

‘‘Biz paramızın değerini sabit tutacağız’’ derse ve bu sözlere inanılırsa, enflasyon yaşanmıyor. Verilen söze inanılmazsa paranın değeri düşebiliyor.

Kısacası, enflasyon temele indiğinizde bir ‘‘disiplin’’ meselesi. Hükümetlerin kendi koydukları kurallara uymaları...

VERGİLENDİRME

Dikkat ederseniz vergilendirme de öyle. O da bir disiplin meselesi.

Kimse vergi ödemekten hoşlanmaz.

Ama vergilerin adaletli toplanacağına inanan, hükümetlerine güvenen toplumlarda vatandaş getirilen disiplini kabulleniyor.

Çünkü bunun gerekli olduğunu biliyor. Hükümetin kararlılığını görüyor. Bu kararlılığa inanıyor.

DİSİPLİN

Olaya doğru yaklaşılmazsa, Türkiye'de vergi reform tasarıları birbirini izler. Sonunda da fazla bir değişiklik olmaz.

Gerçek bir vergi reformu, ancak yönetime olan güvenin kökünden değişmesi ile mümkündür. Yönetime olan güven de vergi kanunu tasarılarıyla değişmez.

Yönetimin ilk önce kendi kendisini disipline etmesiyle değişir.

‘‘Vatandaştan daha çok vergi toplayacağım’’ demek, yönetimin kendi kendisini disipline etmesi değildir. Vatandaşa yüklenmektir.

Bir yönetimin kendi kendisini disipline etmesi, verimsiz KİT'leri kapatmak, sosyal güvenlikte uluslararası kriterleri getirmek, kamu bankaları sorununu çözmektir.

Hükümetin kontrolünde olmayan, gerçekten bağımsızca hareket edebilen bir Merkez Bankası'dır...

Hukukun üstünlüğünü her alana yaymaktır.

Bunlar yapılırsa, vergi reformunun kolayca gerçekleştirilebileceği görülecektir. Hassas noktaların tehlikeleri de kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları