Paylaş
Bugün yine siyaset sahnesinde son yaşananları ele almak ve bunların orta ve uzun vadede getireceklerini tartışmak ilginç olabilirdi.
Çünkü bu gelişmelerin önemli etkileri olacağını düşünüyoruz. Özellikle, ‘‘liberal’’ diye adlandıracağımız partiler yakın gelecekte yaşananların belli bir maliyetini ödeyebilirler.
Ama, Türkiye ekonomisinin de günlük sorunları var ve burada da bazı gelişmeler yaşandı.
Özellikle reel faizlerin yeni seviyesini ele almak istiyoruz.
NOMİNAL FAİZLER
Yeni yıla girerken pozisyonların yeniden açılması, yabancıların yeni yıl nedeniyle Türkiye riski konusunda biraz daha rahat davranması ve yeni bir hükümetin kurulması olasılığı para piyasalarında kısmen beklenen iyimser bir hava estirdi.
Ayrıca piyasa önemli bir noktayı daha (dolaylı olarak) kavramaya başladı.
Bu gelişmelerin bildiğimiz spekülatif iyimserliklerden birisi olup olmadığını bir kenara bırakıp faizlerin yeni seviyesini hesaplayalım. Önce nominal faizler.
Dün öğle üzeri bonoda faizler yüzde 119 civarına gerilemişti.
Repoda ise bileşik faiz yüzde 117-118 civarına geliyordu.
Bu, 20 puanlık bir düşüş demek. Elbette bu en azından şu an için kredi maliyetlerine yansımış değil. Kalıcı olup olmadığı bir yana, kayda değer bir hareket.
REEL FAİZLERİN ESKİ SEVİYESİ
Bizi esas ilgilendiren reel faizlerin durumu.
Bu aralar Türkiye ekonomisinde yaşananları gösteren en önemli gösterge reel faizlerin seviyesi.
Bundan bir ay kadar önce bono faizleri yüzde 150'ye vurmuştu. O zaman yüzde 72 gibi bir tüketici enflasyonundan hareket edip reel faizleri yüzde 45 olarak hesaplıyorduk.
Elbette bu bir tepe noktası idi. Gelen iyimser havalarla bono faizleri yüzde 135'lere geliyor. Reel faizler de yüzde 36-37'ye düşüyordu.
Görünen reel faizlerin yüzde 35-45 bandında hareket ettiğiydi.
YENİ REEL FAİZLER
Peki para piyasalarında son yaşananlardan sonra reel faizler nereye geldi?
Nominal faizler elbette bir miktar daha düşebilir. Veya tepki gelir, siyasi gelişmelerin anlamı ortaya çıkar, bir miktar artar. Nerede stabilize olur bilemiyoruz.
Bu nedenle nominal faizleri dünkü seviye olan yüzde 120 olarak alalım.
Ya enflasyon?
İşte bu bizi sözünü ettiğimiz önemli noktaya getiriyor.
Geçtiğimiz hafta sonu açıklanan aralık ayı enflasyon rakamlarından sonra piyasada fiyatların deflasyonist baskılar altında olduğu yavaş yavaş kanıtlanmaya başladı.
1999 yılında enflasyonun beklenenin ciddi biçimde altında gerçekleşmesi olasılığı arttı.
Nitekim eskiden normal gibi düşünülebilecek yüzde 70'lik bir enflasyon seviyesi, en azından yılın ilk ayları için artık fazla yüksekmiş gibi görünüyor. Reel ekonomide yaşanan sorunlar yayıldıkça tüketici enflasyonu beklentileri yüzde 60'lara doğru geriliyor. (Bir ayarlama yaşanmadığını varsayıyoruz.)
Bu en azından 1999'un ilk yarısı için geçerli olan (yıllık) bir enflasyon seviyesi olabilir.
SONUÇ
Yüzde 120 nominal faiz ve yüzde 60 enflasyon seviyesinden hareket edersek, reel faizler yüzde 38'e gelir.
Paylaş