Paylaş
Döviz pozisyonu açmak yine gündemde.
Artı ve eksilerini tartışacağız.
AÇIKLARIN BOYUTU
Aslına bakarsanız, birçok kurum 1995 başından beri pozisyonları zaten açabileceği kadar açmış bulunuyor. Off-shore'dan alınan pozisyonları da eklediğimizde bankacılık sisteminin döviz açıkları en az 6 milyar dolar. Bunun bir alt limit olduğundan kimsenin şüphesi olmasın.
Ekonominin genelindeki pozisyon açığını bulmak için bu rakama şirketlerin, ithalatçıların ve bireysel yatırımcıların döviz açıkları da ekleniyor. İthalatçıların döviz açıkları en az 8 milyar dolar. Şirketlerin ve bireysel yatırımcıların döviz açıklarını hesaplamak daha zor.
Bu boyutta döviz açığı bulunan bir ekonomide pozisyonları daha da açmak, hangi mantığA dayandırılabilir?
FONLAMA
İç borçlanmada farklı bir politika izlenmesi faizleri yükseltti.
Ayrıca enflasyon da yükseliş trendinde. Bunun da faizleri artıran bir etkisi oluyor.
Oysa aylık devalüasyon oranı ortalama yüzde 5-5.5 civarında tutulacak. En azından piyasalara verilen izlenim bu yönde. Yeni ekonomi yönetimi bu rakamları yalanlayan bir açıklama yapmış değil.
Bütün bunlar bono pozisyonlarının döviz açıkları ile fonlanmasını daha çekici kılıyor.
Döviz açığı ile fonlamanın aylık maliyeti yüzde 5.7-6.4 arasında bir yerde.
Oysa fonlamayı repo piyasasından yaparsanız, maliyetiniz ortalama yüzde 6.7'ye yükseliyor.
Portföylerde aylık yüzde 5.7 veya altında bir getiri veren yüklü miktarda kâğıt varken, pozisyon açmanın çekiciliği ortada.
Repo ile fonlanan kâğıtlar ağır zararlar yazarken, döviz açıkları ile fonlanan portföyler ‘‘ucu ucuna’’ kurtarıyor.
BİR DİĞER NEDEN
Döviz açıklarını artırmanın bir diğer avantajı, dış piyasaların yeni hükümete bakışıyla ilgili.
Gerek Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar, gerekse özel finans şirketlerinin yeni hükümete bakışı olumlu.
Bu yaklaşım büyük bir olasılıkla Hazine'nin (göreli olarak) daha rahat dış borç bulması demek.
Bu da pozisyon açmayı çekici kılan bir gelişme.
NEGATİFLER
Negatifler hanesinde birinci şık yine dış piyasalarla ilgili.
Uluslararası piyasalar hem Wall Street'in durumundan, hem de Güneydoğu Asya'da yaşanan devalüasyonlardan dolayı epeyi çalkantılı.
Önümüzdeki aylarda bu çalkantıların artması Türkiye benzeri ülkelerin borçlanmasını zorlaştıran bir gelişme olabilir.
Ayrıca Güneydoğu Asya'daki devalüasyonlar bu ülkelerin rekabet güçlerini artıracaktır. Bu, Türkiye'nin dış ticaretini olumsuz etkileyebilir.
Bütün bunların yanında, enflasyona kıyasla daha yavaş gidecek olan aylık devalüasyon oranı TL'nin reel değer kazanması anlamına geliyor.
Bunlar dış açığı büyütecek gelişmelerdir.
SONUÇ
Dış açığın büyümesi zaman alacağından, kısa vadede döviz pozisyonu açıp, bu arada bono stoklarını azaltmaya çalışmak, ilk bakışta akıllıca bir strateji olarak görülebilir.
Buradaki risk, sistemin, yapısındaki bozukluklarından dolayı ani bir çalkantıya girmesidir.
Paylaş