Paylaş
İthalat, ihracatçılar ve açık pozisyon
İhracatçının açık pozisyondan korkacak bir şeyi yok. Çünkü açık pozisyonu yok.
Mal üretiyor. Dışarı satıyor. Döviz kazanıyor. Kazandığı paraları bonoda bile tutsa, Tayland benzeri bir çalkantıdan fazla etkilenmez.
Bonoya yatırdığı TL'lerden elbette yüzde 20-30 bir ‘‘hit’’ yer. Buradan zarar eder. Ama devalüasyon aynı zamanda ihracatçının kazancını artıracaktır. Orta vadede şirketi daha kârlı kılacaktır. Bonodan yenen darbenin ‘‘doğal bir hedge’’i vardır.
İTHALATÇI
İthalatçının durumu ise farklıdır. Bir ithalatçı hammadde ithal ediyor. Satıyor. Kazandığı TL'leri dolara çevirip yurtdışından aldığı hammaddenin parasını ödüyor.
Bir çalkantı çıkarsa, hangi risklerle karşı karşıya kalır? Birden çok cevap var. Birisi şu:
İthalatçı, uluslararası ilkelere göre çalışıyorsa epey zorlanır, ama iflas noktasına gelmesi küçük bir olasılıktır.
İthalatçının banka kredisi ile çalıştığını varsayalım. Ve elde ettiği TL'leri vakit geçirmeden dövize çevirdiğini düşünelim. (Burası önemli. Çünkü, Türkiye'de bazı ithalatçılar TL'leri bir süre bonoda bekletiyor.) İthal edilen hammaddeler yoldayken bir çalkantı çıktığını varsayalım.
SINIRLI RİSK
Döviz yukarı gidince bu hammaddelerin değeri de dövizle birlikte yükselecektir. Ama...
Ama döviz yüzde 10 sıçrarsa, acaba hammaddenin fiyatını da aynı oranda artırmak mümkün olacak mıdır?
Şöyle düşünün: Ekonomi yavaşlayacağından, hammaddelerin satışı beklenenden daha yavaş olacak, bunları daha uzun süre stoklamak gerekecektir. Bu da beklenenin üstünde bir faiz maliyeti anlamına gelir. Hem de Merkez Bankası'nın faizleri hızla yukarı çektiği bir ortamda...
Böyle bir durumda hammadde fiyatlarına yüksek bir zam yapacağına, ithalatçı küçük bir zamla bu stokları bir an önce elden çıkarmayı yeğlemez mi?
Demek ki, işin içinde hem bir kur riski var, hem de bir faiz riski.
HEDGE
Benzer bir durumdaki bir Batılı ithalatçı, daha kapsamlı bilgi gerektiren bir hedge gerçekleştirir. Şöyle bir korunmaya gider.
Bir devalüasyon sırasında ithal ettiği malın fiyatını ne kadar artırabileceğini üç aşağı beş yukarı hesaplar. Bu orandan hareketle vadeli döviz alır. Veya malı bir süre stoklamayı yeğliyorsa, ‘‘vadeli faiz’’ satar. Veya bunların karışımından oluşan bir hedge oluşturur.
Daha da iyisi, en ucuzu hangisiyse onu yapar.
TÜRKİYE'DE UYGULANMASI
Dün de dediğimiz gibi, Türkiye'de borsalarda işlem gören bir vadeli faiz kontratı yok.
Ancak, İstanbul Vadeli Altın Borsası'nda dolar riskini hedge etmek mümkün. Üstelik şeffaf ve devlet garantisi olan bir ortamda.
Ne var ki, burada bir başka sorun ortaya çıkıyor. Yukarıda sözünü ettiğimiz hedge'i hesaplamak belli bir birikim gerektiriyor. Avrupa'da geçen hafta tanıştığımız genç profesyoneller bu çeşit hedge'leri teknik olarak hesaplamayı biliyorlar.
Ama Türkiye'de bankacılık sistemi henüz bu konuya gereken ağırlığı vermedi. İstanbul vadeli altın borsasındaki TL cinsi kontratlarda karşılaşılan likidite sorununun bir nedeni sanırız bu.
Bono faizleri
Dün, bono piyasasını ilgiyle izledik. Çünkü, pazartesi günü piyasalara yönelik yayınımızda bir tahminde bulunmuştuk. Piyasadaki görüşlerin aksine, bileşiklerin 112-115 bandına gerileyeceğini düşünüyorduk.
Şimdilik geçici gibi gördüğümüz bir süre için.
Paylaş