Paylaş
Çiller'le birkaç hafta beraber çalışınca kendisini ‘‘tanımamak'' imkânsız.
Bu süre benim için iki hafta olmuştu. Ankara'dan ayrılırken arkadaşlara şöyle demiştim: ‘‘Çiller'den bir an önce uzaklaşmazsak, bir iki ay içinde elaleme rezil olacağız. İsmimize temizleyemeyeceğimiz bir leke sürülecek. Mesleki repütasyonumuz tamir edilemeyecek şekilde bozulacak...''
Gerçekten de o günlerde toplumun Çiller'i tanımasının en fazla birkaç ay süreceğini düşünüyordum.
1992 başından bu yana beş buçuk yıl geçti.
Dün hükümete verilen açık farklı güvenoyu Türkiye'de yeni bir dönem demek.
Bu dönem ‘‘iyi'' mi olur, ‘‘kötü'' mü? Bekleyip göreceğiz.
Ama iyi, ama kötü.
Yeni dönem en azından ‘‘normal'' olacak.
BAŞARILAR
Bu köşede (ne yazık ki) ‘‘yağ'' yok.
Sonrasını şimdiden bilemiyoruz, ama ilk günlerinde Sayın Yılmaz ve hükümet arkadaşlarına içten başarılar.
Altın piyasasında neler oluyor? (2): Merkez bankaları ‘‘portföy boşaltıyor''
Türkiye'deki altın yatırımcısına en kötü haber uluslararası merkez bankalarından geliyor.
Merkez bankaları portföylerinde tuttukları altınları ‘‘boşaltmaya'' başladı. Bu yeni altın arzı fiyatları inişli çıkışlı da olsa aşağı çekiyor.
SPOT VE TÜREV AYRIMI
Kötü haber aslında orta vadede elinde fiziksel altın tutmak isteyen kişi ve kurumlara yönelik.
Teknik tabiriyle bunlara ‘‘spot long''lar diyoruz. Altını alıp, birkaç ay veya bir iki yıl için elde tutan kişi ve kurumlar. Bunlar, merkez bankalarının yeni uygulamalarından olumsuz etkilenecek.
Yoksa türev piyasalarda işlem gören ‘‘sanal'' altın parlaklığını koruyor. Hatta daha da popüler hale geliyor.
Bu nedenle söz konusu haber İstanbul'da açılacak olan vadeli altın piyasası açısından ‘‘kötü'' değil, aksine ‘‘iyi''.
Çelişkili gibi görünüyor. Ancak değil.
MERKEZ BANKALARINDAKİLER
Yeryüzündeki merkez bankalarının kasasında toplam 35 bin ton kadar altı bulunduğu tahmin ediliyor. Değeri 360 milyar Amerikan Doları.
Bu altınlar kasada durduğu sürece, merkez bankalarına bir gelir getirmiyor. Oysa bu altınların bir kısmı borç verilince, yılda yüzde 1-2 altın faizi elde etmek mümkün.
Merkez bankaları bir bu yolu deniyor. 5, hatta 10 yıla varan kontratlarla altınları borç veriyor. (Bir kuyumcu düşünün. Altını alacak, işleyecek, birkaç ay sonra da satacak. Eğer altın fiyatları düşme dönemine girmişse, bu kuyumcu işleyeceği altını satın alacağına, borç alsa daha kazançlı çıkar. Bu gibi ihtiyaçlar merkez bankalarının giriştiği işlemlerde ‘‘karşı tarafı'' oluşturuyor.)
Elbette altın ‘‘borç vermenin'' en ucuz yolu vadeli piyasaları kullanmak. Veya swaplara girmek. Ayrıca merkez bankaları, altın opsiyonu da yazıyor. Buradan da para kazanıyor. Ama bütün bunlar altın ‘‘arzını'' artırıyor.
Fiyatları gevşetiyor.
ÖRNEKLER
1997 Ocak ayında Hollanda Merkez Bankası, 9.6 milyon ons altın sattığını açıkladı. Belçika Merkez Bankası 1991'den beri aynı politikayı güdüyordu ve 15 milyon ons altın satmıştı. (Bu parayla Amerikan Hazine bonosu alan Belçika Merkez Bankası yılda yüzde 7 civarında bir faiz geliri elde edecek. Fena mı?)
Altın fiyatlarındaki son düşüş Avustralya Merkez Bankası'nın açıklamasından etkilendi. Son altı ay içinde Avustralya Merkez Bankası altın rezervlerinin üçte ikisini yavaş yavaş satmıştı.
İsviçre Merkez Bankası'nın izleyeceği politikalar da değişiyor.İsviçre Merkez Bankası, parasını eskiden yüzde 40 altınla destekliyordu. Elinde 2.600 ton altın vardı. Son değişikliklere göre para yüzde 25 altınla desteklenecek. Arta kalan altın stoku satılacak veya türev enstrümanlar vasıtasıyla gelir elde etmede kullanılacak. (Türevler vasıtasıyla borç verilecek altın sayesinde banka yılda 300 milyon dolara yakın ekstra bir gelir bekliyor.)
SONUÇ
Altında yüklü portföyü olan Merkez bankalarının bu stokları bir anda piyasaya sürmeleri imkânsız. Böyle bir hareket fiyatları göçertir. Merkez bankalarının kendi bilançolarını bozar.
Bu nedenle hareket zamana yayılıyor. İşlemler mümkün olduğu kadar sessizce yürütülüyor.
Elbette bütün bunlar da altın türevlerindeki işlem miktarını artırıyor.
Paylaş