Paylaş
Kendi derslerim, asistanı olduğum dersteki öğrencilerimin projeleri ve üstüne üstlük Yeni Zelanda’daki projemizi yönetiyordum …Başımı kaşıyacak vaktim yoktu …
Bilirsiniz, başınızı kaşıyacak zamanınız olmadığında bile yapmayı çok isteyeceğiniz şeyler vardır.
İşte bunların başında benim için dünyanın en zeki ve başarılı yatırımcısı Warren Buffett’la tanışmak vardı. Okulun desteği ile 18-20 kişilik bir grupla Omaha’da Warren Buffett’i ziyaret edecektik. Ve bu ziyaret tam en yoğun günlerime denk gelmişti.
**
2 saatlik uykuyla Omaha’ya
O sonbahar günü tüm gün okuldaydım. Bir kısmı derste, bir kısmı kütüphanede geçti. Akşam kampüsteki kafeteryadan bir salata alıp eve geçtim.
Evde salatamı yedim. Yeni Zelanda’daki proje ile ilgili Auckland ile kısa bir görüşme yaptım. Yaklaşık 2 saat uyudum. Ve sabah 4’e kadar asistanı olduğum derse ait öğrenci projelerini okudum ve değerlendirdim.
Sabah 5 gibi toplantı için hazırlanıp havaalanına geçtim.
Bir grup arkadaşımla o sabah Boston’dan Omaha’ya uçtuk. Yerel saatle saat 10’da Omaha’daydık.
**
Gurubu iki kişi karşıladı alanda ve doğrudan Berkshire Hathaway’in ofisine götürdüler.
Biz haliyle dünyanın en başarılı ve zeki yatırımcısı ile çok gösterişli bir binada karşılaşırız diye bekliyoruz.
Malum bu adam ve ortağı Charlie Munger 1950’li yıllardan beri eşine pek rastlanmayan bir ortaklığa sahipler.
Bu ortaklığın en güzel meyvesi 400 milyar dolar piyasa değerini aşmış olan Berkshire Hathaway’dir.
**
Bizi ana binada gayet sıradan bir salona aldılar. Yaklaşık 10 dakika sonra o zaman 75 yaşında olan Warren Buffett yüzünde büyük bir gülümseme ile odaya girdi. Son derece sıcakkanlı ve babacan tavırlarıyla neredeyse hepimize teker teker hoş geldiniz dedi. Memleketlerimizi sordu.
En büyük yatırımcılarından olduğu Coca Cola’dan başladı anlatmaya.
Herkese birer şişe ikram etti.
Hayatındaki en önemli dönemleri kısaca anlattı. Sonra bizden sorular aldı. Salondakilerin çoğu Amerika’lıydı, yaklaşık dört Avrupa’lı, Türkiye’den ben, Meksika’dan bir arkadaş ve birkaç Hindistanlı arkadaş ve tabii ki Asya’lılar vardı.
Konuşmasının sonunda hepimizle teker teker, kısa kısa sohbet etti ve resim çektirdi. Bana ve Meksika’lı arkadaşıma ülkelerinize dönmeyi düşünüyor musunuz diye sordu …
İkimiz de evet dedik.
“Sizi çok iyi anlıyorum. Bakın, ben de New York’da değil kendi memleketim olan Omaha’da işimi kurdum ve yaşıyorum. Bu duygusal bir karar. Ama kariyer açısından sizi zorlayacak bir karar olacak unutmayın” dedikten sonra,
“Hatta size küçük bir sır vereyim” diye ekledi:
“Gelişmekte olan ülkeler yetenekli insanları az olduğu için değil, yetenekleri doğru şekillerde değerlendiremedikleri için, gelişmiş ekonomiler haline gelmekte zorlanırlar ve orada sıkışıp kalmışlardır.”
**
Doğrusu bugün bu sözü çok iyi anlıyorum.
Ülke olarak aslında öyle büyük bir potansiyelimiz var ki!
Çok yetenekli gençlerimiz var.
Harika bir coğrafyada yaşıyoruz.
Bu coğrafya çalışkan ve yaratıcı insanlarla dolu.
Bu köşede anlattığım tüm teknolojileri geliştirebilecek beceriye sahip insanlar bu ülkede fazlasıyla mevcut.
Geçtiğimiz haftalarda yazdığım o en değerli cevher var içimizde!
Ancak …
Biz sürekli bariyerler örüyoruz.
Hem de kendi önümüze …
Bana ulaşan değerli okuyucularımdan da duyuyorum, çok iyi eğitim almış ancak doğru işi bulmakta zorlanan çok genç var.
Yeteneklerin önünü sürekli kapatıyoruz.
Halbuki bu büyük dijital dönüşümü ancak ve ancak yeteneklerin önünü açarak gerçekleştirebiliriz.
**
Bir göçmen ülkesi olan Amerika meritokrasi sayesinde dünyanın en büyük gücü haline gelmeyi başarmadı mı?
Eğer orada bir işe girmek için aile veya siyasi bağlantıya bakılıyor olsa nereye kadar yol alabilirlerdi?
Profesör Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü tüm ülkeyi onurlandırdı ve gururlandırdı.
Ancak düşünün, Prof. Sancar Türkiye’de çalışmalarına devam etse, bu araştırma imkanlarını Türkiye ona sağlayabilir miydi? Böyle bir ödüle aday gösterilebilir miydi?
**
Bu köşede sizlerle ileri teknolojilerin ülke ekonomileri nasıl dönüştürmekte olduğunu paylaşıyorum.
Ben geleceğe umutla bakalım istiyorum …
*
Matematikte delta konseptini bilirsiniz.
İki çözüm arasındaki farkı ifade eder.
Dijital dönüşümü başarıyla gerçekleştirebilmek için bizim büyük bir delta yaratmamız gerekiyor.
Bu deltayıda bariyerler kurarak değil, yeteneklerin önünü açarak, pragmatik olarak ve birbirimize karşı samimi olarak yaratabiliriz.
Bunu yapan bir ülke var. Kişi başına düşen milli gelirde çok büyük bir DELTA yaratmışlar.
Dijital dünyanın prensiplerinden olan pilot konseptini kullanalım.
Bu büyük deltayı yaratmış ülkenin bir pilot ülke olduğunu düşünelim.
Aynı formülü kullanarak bu deltayı bizde yaratmak için yola çıkalım!
---
52 yılda 500 dolardan 52,000 dolara
Singapur 9 Ağustos 1965 yılında kurulduğunda kişi başı geliri sadece 500 dolardı.
Singapur’un bugün kişi başı geliri 52,000 dolar.
Singapur çok küçük bir ülke. Ancak kullandığı formülün işe yaradığı açık.
Peki nedir bu formül?
Meritokrasi her iş için ülkenin en iyi vatandaşı seçilir. Belli bir gruptan veya aileden gelmesi beklenmez.
Pragmatizm Hiçbir problem yeni değildir. Aynı problemler bir başka ülkeninde başına gelmiş olabilir. Onların nasıl çözdüğünü tespit edip kendi ülkemize uyarlayabiliriz.
Samimiyet Liderler açık ve samimi bir şekilde yönetimi sağlarlar. Halk birlik içinde, birbirini sever ve sayar.
**
Dijital ekonomide dönüşüm küçük pilotlarla başlıyor.
Singapur harika bir pilot ülke Türkiye için!
Meritokrasi, pragmatizm ve samimiyet (MPS), bu temel değerler bizim de formülümüz haline neden gelmesin ki?
Warren Buffett’ın sözünü ettiği gelişmekte olan ülke sarmalından kendimizi çıkarıp dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasına kendimizi yerleştirmenin formüllerinden biri bu bence …
Büyük bir dijital dönüşümün gerçekleşmekte olduğu bu günler büyük bir fırsat Türkiye için!
Siz ne dersiniz? Yeteneklerin önünü yeterince açabiliyor mu Türkiye?
Twitter’da sbinici_ dayım, konuşalım.
Paylaş