Reçel, sizin kahvaltı sofralarınızın da vazgeçilmezlerinden biri mi? Peki en çok hangi reçel yeniyor evinizde?
Eminim bu soruya vereceğiniz cevap, kaç kişilik bir aile olduğunuzla bağlantılı olarak değişiyordur. Çünkü küçük büyük herkesin mutlaka favori bir reçeli vardır. Kimisi mayhoş tadıyla vişne reçeline bayılır, kimi ille de çilek der, kiminin favorisiyse yumuşacık dokusu ve tadıyla kayısı reçelidir. Dediğimiz gibi, reçel kahvaltı sofralarımızın vazgeçilmezlerinden biri olabilir ama artık eskisi kadar çok tüketmiyoruz onu. “Eski”den kastımız, reçeli sadece yiyecek olarak algılamayıp yeme içme kültürünün bir parçası kabul etmiş olan Osmanlı ımparatorluğu elbette. Biliyorsunuz, Osmanlı saraylarında tatlı yapımına ve sunumuna çok önem verilir, tatlılar saray mutfağının helvahane denen özel bölümünde yapılırmış. ışte bu helvahanelerin bir bölümü de reçel yapımına ayrılmış olan reçelhaneymiş. Özellikle ramazan aylarında bu bölüm oldukça hareketlenir, neredeyse bütün gün sürermiş reçel yapımı. Bazı kaynakların söylediğine göre, saraydaki reçel çeşidi 60’ı bile bulurmuş. Reçel yapmak, konuklara yemeklerden sonra ya da kahveyle birlikte reçel ikram etmek sadece saraya has bir adet de değilmiş üstelik. Özellikle konaklarda hanımların reçel yapmaması, dışarıdan reçel alması ayıplanan bir şeymiş. Reçel, yemek sonrası ikram edilen tatlılardan biriymiş. Büyük konaklarda ve sarayda reçel sunumu için Avrupa’dan getirtilen süslü kapaklı kâseler tercih edilirmiş. Kahve içmeden önce de bir kaşık reçel yemek adettenmiş. Gelelim Osmanlı’da reçelin nasıl yapıldığına... Yapılan reçele şeker haricinde bal eklenirmiş o zaman. Bunun sebebi çok basit aslında; şekerin pahalı bir malzeme olması ve baldan daha az bulunması. Anlayacağınız üzere bir zamanlar sadece şeker kullanılarak yapılan reçeller pek kıymetliymiş. Reçel yapımı için kullanılacak güller ayrı bahçelerde yetiştirilirmiş. Reçeli yapılan tek çiçek gül de değilmiş ayrıca. Menekşe gibi pek çok çiçeğin, çeşitli meyve ve sebzelerin reçeli de sarayın ve konakların kilerini süslermiş.
MALZEME LİSTESİ * 1 su bardağı yeşil mercimek * ½ su bardağı kesme aş erişte (Tel ya da arpa şehriye de kullanabilirsiniz.) * 1 adet orta boy kuru soğan * 4 yemek kaşığı zeytinyağı * 4 su bardağı et ya da tavuk suyu * ½ su bardağı yoğurt * 4 tepeleme çay kaşığı un * 1 çay kaşığı tuz, karabiber * 1 çay kaşığı kuru nane, kekik
YAPILIŞI Yeşil mercimekleri bol suyla yıkayıp süzün. Bu çorbayı yapmak için erişte denilen 2-3 santim boyundaki ev makarnası kullanılır. Bu makarna türünü büyük marketlerde bulabilirsiniz. (Bulamazsanız arpa ya da tel şehriye de kullanabilirsiniz.) Kuru soğanı incecik doğrayın. Zeytinyağını orta boy bir tencereye koyup orta ısılı ateşte hafifçe kızdırın. Yağın üzerine soğanı ve süzdüğünüz mercimeği aktarın. Tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 4-5 dakika kavurun. Üzerine et ya da tavuk suyunu aktarın. (Et ya da tavuk suyunu hazırlamak için hazır bulyon kullanabilirsiniz.) Tuz ve karabiberi de serpiştirip çorbayı kaynamaya bırakın. Diğer taraftan, un ve yoğurdu küçük bir kâseye aktarıp çatal yardımıyla iyice çırpın. Çorbanın suyu kaynamaya başlayınca erişteyi tencereye aktarıp karıştırarak 10 dakika kaynatın. Hazırladığınız sosu çorbayı sürekli karıştırmaya devam ederek ve azar azar ilave edin. Karıştırmaya devam ederek çorbayı 10 dakika daha pişirdikten sonra nane ve kekiği serpiştirin, sonra da ocaktan alın. Çorbayı sıcak sıcak servise sunun.