Konserve yaptınız mı?

Bildiğiniz üzere, sebze ve meyvelerin mevsiminde alınıp birtakım işlemlerden geçirilerek saklanması yöntemine konserve yapmak diyoruz. Konserve için kısaca “gıda saklama yöntemlerinden biri” diyebiliriz. Tabii sebze ve meyve derken et ve balık konservelerini de unutmamak lazım.
Ağustos-eylül aylarında domates, bamya ve fasulye konservesi yapmak, son yıllarda kadınlar arasında yarış haline gelmiş durumda. Herkes “Ben 70 kavanoz domates yaptım, sen kaç kavanoz yaptın?” deyip birbirine hava atıyor.
Eh, hazır lafı gelmişken söyleyeyim, bendeniz 100 kavanozun altına hiç düşmedim.
Bu yıl ise farklı bir şey deneyeyim dedim ve kendi spesiyalitem olan patlıcanlı sostan yaptım.
Domates, kırmızı biber, soğan, sarmısak, hafif kızarmış patlıcan, şeker ve tuzla hazırladığım konserve sosu kışın tavada ısıtıp haşlanmış makarna ile karıştıracağım günleri iple çekiyorum.

İLK YAPAN FRANSIZLAR

Bugünkü anlamda konserveyi ilk yapanlar Fransızlar. Özellikle savaş zamanlarında binlerce askerin gıda sorununu, pişirme, ısıtma derdi olmayan, uzun süre bozulmayan ve servisi kolay konservelerle çözmüşler.
Bizse Anadolu topraklarında kışa, zor dönemlere yiyecekleri kurutarak hazırlanmışız. Hani bildiğimiz patlıcan, biber, domates, meyve kurutmanın yanı sıra yoğurdu güneşte, parça eti odun fırınında kurutup saklama yöntemini benimsemiş büyüklerimiz.
Şimdiyse annem, mevsiminde toplanmış sebzelerle yaptığım doğal, sağlıklı, ev yapımı soslarıma “uyduruk konserve” diyor. Ona göre, salça da reçel de güneşte pişerek kıvam alır.
Ah, nerede o rutubetsiz, toprak kokan salkım söğütlerin rüzgârda salındığı, kuruluğu insanı dirilten eski havalar; kalmadı ki...