Birçok Kuzey Amerika yerlisi, tuz tanrılarına tapıyordu ve genellikle dişiydi bu tanrılar.
Tuz kutsaldı insanoğlu için. Bu yerlilerin büyük bir kısmı, yerleşim yerlerini seçerken tuza ulaşabilecekleri yerleri tercih etmişlerdi. Tuzun bir ziyafet sofrasında bulunmayışı, düşmanca bir tavır olarak yorumlanır ve bu tavır, ziyafeti verenlere şüpheyle bakılmasına neden olurdu. Çünkü, masadaki tuzluk anlaşmaya varıldığının simgesiydi o zamanlar. Bugün için de durum pek farklı değil doğrusu. Tuz hayatımızdaki önemini hálá koruyor.
Peki tuzu bu kadar önemli kılan ne? Yani neden bu kadar muhtacız bu vazgeçilmez beyaza.
Sodyum ve klorürden oluşan tuz, yeteri kadar su almış bir metabolizmada oluşabilecek su eksikliğini giderebiliyor, kan basıncını ve asit oranını dengede tutuyor, vücudumuzdan, tehlikeli olan son maddeleri atmamızı sağlayan idrarın oluşmasına yardımcı oluyor. Ayrıca tuzda bulunan iyot, zeka geriliklerinin ve guatr hastalığının ortaya çıkmasını engellenmesinde yardımcı oluyor. Türkiye’de iyot kullanımının yaygınlaşması amacıyla, 1998’den beri iyotsuz tuzların marketlerde satılması yasak. Ayrıca, saptanan bu amacın gerçekleşmesi için yalnızca marketlerden iyotlu tuz almak da yeterli değil, çünkü, iyot hem ışıktan hem de sıcaktan etkilenen bir madde. Bunun için uzmanlar, şeffaf ambalajda alınan tuzun güneş ışığından uzak, karanlık bir yerde saklanmasını ve yemeklere pişirildikten sonra tuz konulmasını öneriyorlar.
Aynı zamanda, uzmanlar tarafından "üç zararlı beyaz"dan biri olarak nitelendiriliyor tuz. Aslında vücudumuzun günlük tuz ihtiyacı ortalama bir gram. Gelişmiş toplumlarda kişi başına ortalama tuz tüketimi ise on gramı buluyor. Amerika ve İngiltere’deki sağlık yetkililerinin önerisi günlük tuz alımının, hiç olmazsa altı grama düşürülebilmesi. Çünkü, fazladan aldığımız tuz böbreklerimiz ve derimiz aracılığıyla vücudumuzdan atılıyor. Ancak tamamı atılamayan tuz kan basıncının artmasına neden oluyor. Yani tansiyonun yükselmesine...
Yeryüzünün yaklaşık yedi milyon kilometrekaresinde bulunan tuzdan payımıza düşmesi gerekenin büyük kısmını zaten yediğimiz gıdalarla alıyoruz. Yani aslında tuzluklardan dökülen beyaz toplara çok az ihtiyacımız var. Yapmamız gereken, yavaş yavaş da olsa tükettiğimiz tuz miktarını azaltmak. Çünkü aşırı tuz tüketimi, sonradan telafi edemeyeceğimiz sonuçlar doğurabiliyor.
Salamlı peynirli niyokki
8 kişilik
Hazırlama süresi 55 dakika
Pişirme süresi
20 dakika
Malzeme listesi
á 2 adet orta boy haşlanmış patates (2x 150 gr)
á 1 adet yumurtanın sarısı
á 1 yemek kaşığı tuzsuz lor peyniri
á 2 çay kaşığı tuz
á 3 su bardağı un
Üzeri İçin;
á 1 su bardağı konserve bezelye
á 5 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
á 6 dilim salam
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 3-4 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri
Haşlanmış ve kabukları soyulmuş sıcak patatesleri derin bir kabın içine rendeleyin. Üzerine yumurta sarısı ve tuzsuz lor peynirini ekleyip tuz ve unu da ilave ettikten sonra iyice yoğurun. Kulak memesi yumuşaklığında ve ele yapışmayan hamurdan portakal büyüklüğünde parçalar koparın. Parçaları, 2-3 yemek kaşığı un serptiğiniz tezgahın üzerinde, 1 santim kalınlığında kalın şeritler haline getirin. Şeritleri tıpkı akide şekeri gibi, bir santim eninde dilimleyin. Bu küçük hamur parçalarını un serilmiş bir tepside biriktirin. Diğer taraftan, zeytinyağını tavaya aktarıp, tavla zarı formunda doğranmış salamları ekleyin. Tuz ve karabiberi serpip karıştırarak 2-3 dakika kavurun. Bezelyeleri de ilave edip 2-3 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Hazırladığınız niyokkileri kaynayan bol tuzlu suya aktarın. Niyokkiler suyun yüzüne çıkıncaya kadar, 8-10 dakika haşlayın. Pişen niyokkileri bir el kevgiriyle alıp derin bir kabın içine koyun. Üzerine hazırladığınız salamlı sosu gezdirin. Rendelenmiş peynirle karıştırıp sıcak sıcak servise sunun.
Zeytinyağlı enginar dolması
Hazırlama süresi 20 dakika
4 kişilik
Pişirme süresi
20 dakika
Malzeme listesi
á 8 adet soyulmuş temizlenmiş enginar
á 1 adet limonun suyu
á 1 tatlı kaşığı dolusu un
İç harcı için;
á 1 su bardağı pirinç
á 3 adet orta boy kuru soğan
á 2 çay bardağı zeytinyağı
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 1 çay kaşığı yenibahar
á 3 adet kesme şeker
á 2 su bardağı sıcak su
Soyulup temizlenmiş enginarları geniş bir tencereye yan yana dizin. Üzerine 1 limonun suyunu gezdirip, unu serpiştirdikten sonra, 2 su bardağı ılık su ekleyerek haşlayın. Tenceredeki su kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra ocaktan alıp soğuması için bekleyin. Diğer taraftan, iç harcını hazırlamak için; 1 çay bardağı zeytinyağını küçük bir tencerede kızdırın. Üzerine incecik doğradığınız soğanları ekleyip 4-5 dakika karıştırarak kavurun. Yıkayıp süzdüğünüz pirinci de ilave edip karıştırarak 3-4 dakika daha kavurun. Tuz, karabiber, yenibahar ve kesme şekeri katıp karıştırın. Son olarak, 2 su bardağı sıcak suyu aktarıp kısık ateşte, pirinç suyunu çekinceye kadar pişirdikten sonra ocaktan alın ve ılınması için bekleyin. Enginarların 4 tanesini orta boy bir kaba dizin. Herbirinin üzerine, hazırladığınız içten 3-4 yemek kaşığı kadar koyun. Kalan enginarları da bastırarak üzerlerine kapatın. Üzerine kalan 1 çay bardağı zeytinyağını gezdirip, 1 su bardağı ılık suyu ekleyin, 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında 20 dakika kadar pişirip, çıkarın. Soğumasını bekleyip servise sunun.