Çoğu kez "yemekçilik" işiyle uğraştığım için çok mutlu hissediyorum kendimi.
Yaşamımızda olmazsa biz ne yaparız hatta ölürüz diyebileceğimiz belki de en önemli etkinlik yemek, içmek... İnsanoğlu varoluşundan beri karın doyurma gereksinimi için savaşmış, kavga etmiş, keyif yapmış ve hep mücadele vermiş.
Tarihte İpek Yolu’nun ve baharatların ele geçirilmesi için savaşlar çıktığını, aristokratlara ulaşmak bahanesiyle muhteşem sofralı partiler yapıldığını, Osmanlı padişahlarının şehzadeler için yaptığı kırk gün kırk gece süren sünnet şölenlerini, ölünün ardından verilen ziyafetleri hepimiz biliriz.
Yiyeceklerimiz daha uzun süre dayansın, lezzetli olsun diye baharat kavgası yapmışız, kendimiz ya da çocuğumuz için yapacağımız kutlamaya mutlaka yemek keyfini eklemişiz, ölen yakınımızın ardından hem ağlayıp hem de yemek yemişiz. Kısacası varlıkta da, yoklukta da, acıda da karın doyurma eylemini hiç ihmal etmemişiz. Ama bu arada da geçen yıllar, sağlıklı, doğal ve bilinçli beslenme modaları gibi trendler, alışkanlıklarımızı da değişime uğrattı.
Akdeniz tipi beslenme, organik ürünler, zeytinyağının her türü, doğadan otlar, bol sebze ve meyve, soya fasulyesi gibi beslenme şekilleri yaygınlaşmaya başladı.
Bütün bu değişimlere rağmen "gerçek mutfak kültürü" büyük bir kahramanlık örneği göstererek direndi ve ayakta kaldı. Hatta ülkelerin otantik, yöresel yemek çeşnileri, baharatları ve içecekleri küreselleşme sonucunda her toprağa, coğrafyaya yayıldı. Önce İtalyan ve Çin mutfağıyla başlayan bu etnik yemek çeşnileri modası bugün Tayland, Meksika, Endonezya, Vietnam, Hint, Fas, Japon lokantalarıyla hızla yaygınlaşıyor.
Özellikle sosyoekonomik seviyesi yüksek kişilerin arayışları dolayısıyla yemek tutkusu öylesine biçim değiştirdi ki, şimdi de sanatsal, artistik sunum neredeyse yemeğin lezzetinin önüne geçti. Kocaman tabaklarda küçücük, çok süslü ama pahalı yemekler gibi...
Ben bir yemekçi olarak damağımı her türlü tada açık tutsam da sonuçta lezzet öğesini hep ön planda tutarım. Dostlarımı kırmamak adına her yerde yemek yerim, hiç de sesimi çıkarmam ama eve döndüğümde bir tabak mercimek çorbasını kaşıklarken beni yakalayabilirsiniz.
Peynirli fesleğenli patates kroket
Malzeme listesi
á 4 adet orta boy patates
á 1 su bardağı un
á 2 adet yumurtanın sarısı
á 1 su bardağı rendelenmiş taze kaşar peyniri
á 1/2 demet maydanoz
á 1/2 demet dereotu
á 1 yemek kaşığı kuru ya da taze fesleğen
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
Kızartmak için;
á 2 adet yumurtanın akı
á 1 su bardağı sıvıyağ
Patatesleri iyice yıkadıktan sonra, ortadan ikiye bölüp geniş bir tencereye koyun. Üzerine çıkacak kadar su ve 1 tatlı kaşığı tuz ekleyip yumuşayıncaya kadar haşladıktan sonra süzün. Soğumalarını beklemeden soyup derin bir kaba yerleştirin. Ilık haldeyken üzerine unu ekleyip yoğurun. Yumurta sarıları ve rendelenmiş kaşar peynirini ilave edin.
İncecik kıyılmış dereotu ve maydanozu katıp kuru fesleğen (taze fesleğen de kullanabilirsiniz) tuz ve karabiberi serpiştirerek yoğurun. Hazırladığınız yumuşak patates hamurundan kabuklu ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın.
Avuçlarınız arasında yassılaştırarak parmak şeklinde köfteler hazırlayıp tepsiye sıralayın. Diğer taraftan, sıvıyağı geniş ve derin bir tavada kızdırın. Yumurta aklarını bir kaseye aktarıp çatalla birkaç dakika çırpın. Hazırladığınız köfteleri yumurta akına iyice buladıktan sonra kızgın yağda çevirerek kızartın. Altın sarısı olan patates kroketleri servis tabağına yerleştirip yanına haşlanmış sebzeler koyarak sıcak sıcak servise sunun.
Sütlü enginar çorbası
Malzeme listesi
á 5-6 adet konserve enginar
á 2 diş sarmısak
á 4 yemek kaşığı zeytinyağı
á 6 çay kaşığı un
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 4 su bardağı süt
á 3 su bardağı su
á 1 paket hazır tavuk bulyon
á 1/2 su bardağı endelenmiş orta yağlı beyaz peynir
á 1 çay kaşığı kırmızı pul ya da toz biber
Konserve enginarların suyunu süzüp tavla zarı formunda doğrayın. Sarmısakları soyup pirinç tanesi büyüklüğünde dilimleyin. Zeytinyağını orta boy bir tencereye koyup orta ısılı ateşte kızdırın. Sarmısakları ve doğranmış enginarları kızgın yağa aktarıp tahta bir kaşıkla karıştırarak 1 dakika kadar kavurun.
Üzerine unu hemen serpiştirip karıştırarak 1 dakika daha kavurun ve unun kokusunun gitmesini sağlayın. Bir taraftan sütü tencereye yavaş yavaş aktarırken bir taraftan da sürekli karıştırmaya devam ederek unun topaklanmamasını sağlayın. Tuz, karabiber, su ve tavuk bulyon tableti de tencereye ilave edip karıştırmaya devam ederek çorba kaynayıncaya kadar pişirin.
Çorba kaynamaya başlayınca karıştırmayı bırakın ve ocağın altını hafifçe kısın. Rendelenmiş beyaz peyniri ekleyip tekrar karıştırın. Yaklaşık 5 dakika sonra çorbayı ocaktan alıp varsa el blederi yardımıyla çekerek çorbayı püre haline getirin. Çorbayı kırmızı toz veya pul biberle süsleyip servise sunun.
Not: Eğer temizlenmiş taze enginar kullanacaksanız rendeleyerek kullanabilirsiniz.