Biz Kelkit’te pazara "hafta" derdik. Hemen her evin erkeği evde bir eksik olsa da olmasa da "hafta"ya giderdi. Kelkit civarında oturan genç erkekler de hafta günü Kelkit’te olurlardı.
Bu pazara hafta denmesinin nedeni sanırım, haftanın sadece bir günü, cumartesi kuruluyor olmasıydı. Bu isim Kelkit’te o kadar yaygındır ki, Kelkitlilerden sık sık "Haftaya gittim, hafta nasıldı, domatesi haftadan alırız" gibi cümleler duyabilirsiniz. Dedemin anlattıklarından aklımda kaldığı kadarıyla eskiden haftaya "deri yeri" de denirmiş.
Kelkit’in yerli halkı pazarda genellikle peynir, yoğurt ve tereyağı gibi süt ürünleri satar. Sabahın altısında hafta yerine gelmeye başlayan Kelkitliler, en geç sekize, dokuza kadar burada kalır ve bazen bidonla, bazen de kiloyla sattıkları mamullerini bitirip saat onda da tamamen gitmiş olurlar. Sabahın erken saatlerinden itibaren müşterilerin sırayla girdikleri pazar alanı, çok geçmeden insanla dolup taşar ve erken saatlerde alışveriş biter.
Meyve sebze tezgahlarından alışverişin başlama saati ise dokuz ya da ondur. Hafta sadece alışveriş yapılan yer de değildir üstelik. Haftada civar köylerden gelen insanların yerli halkla siyasetten, ülkenin genel gidişatına, yazın getirip götürdüklerinden, kışa dair beklentilere kadar pek çok şeyi konuştuğuna tanık olabilirsiniz. Herkesin birbirinden ve ülkede olup bitenlerden haberdar olduğu bir çeşit halk meydanı da diyebiliriz, hafta için. Belki de köylü için sosyalleşmenin merkezinde durur pazar alanı.
Sizlerin de tahmin edebileceğiniz üzere, son yıllarda çok değişti Kelkit pazarı. Tıpkı büyük şehirlerdeki gibi Kelkit’in haftasında da artık ayakkabıdan eşarba kadar her tür giyim eşyası bulmanız mümkün. Hatta o kadar genişledi ki Kelkit’in haftası, Trabzon’un Rus pazarından buraya gelerek tezgah kuran bile var.
Bu yaz ilk defa Kelkit’in mal pazarına (hayvan pazarına) gittim. Zira iyi bir haşıllık almak istiyordum. Dediler ki "Erken gidersen iyi haşıllık bulursun". Mal pazarına gittiğimde gördüm ki, artık buğday ve bulgur gibi bakliyatlar ve tozşeker de satılmaya başlamış. Eskiden bakliyat denen şey, ya herkesin kendi tarlasında yetişir, ya da ortakçılık yapılan bir başka tarladan elde edilirdi. Yani bakliyat haftaya pek gelmezdi.
Çok erken kalkmama rağmen mal pazarına gittiğim gün benim için güzel bir tecrübe oldu. Eskilerde olduğu gibi, haşıllığımı şinikle (yarım teneke) almak ve sabahı pek çok insanla sohbet ederek geçirmek ise müthiş keyifliydi.
Pastırmalı kol böreği
Malzeme listesi
á 2 adet hazır yufka
á 1 bağ ıspanak (yaklaşık 150- 200 gr) (ya da 1 paket dondurulmuş ıspanak)
á 10-15 dilim pastırma (çemensiz kısmı kullanılacak)
á 2 çay kaşığı kırmızı pul biber
á 5 yemek kaşığı zeytinyağı
Yufkanın sosu için;
á 1 su bardağı süt
á 1/2 su bardağı yoğurt
á 2 adet yumurta
á 8 yemek kaşığı sıvıyağ
Ispanakların köklerini ayıklayıp saplarını ve yapraklarını incecik doğradıktan sonra bol suyla yıkayıp süzün. Kuru soğanı incecik kıyın. Çemeni çıkmış olan pastırma dilimlerini de tavla zarı formunda doğrayın. Zeytinyağını orta boy bir tavada kızdırıp üzerine soğan ve ıspanağı ekledikten sonra tahta bir kaşıkla karıştırarak 4-5 dakika kadar kavurun.
Üzerine pastırmayı ve pul biberi ilave edip orta ısılı ateşte, karıştırarak 2-3 dakika kavurduktan sonra ocaktan alın. Soğuması için bir kenarda bekletin.
Diğer taraftan, yufkanın sosunu hazırlamak için; yumurtaları orta boy ve derin bir kaba kırıp bir taraftan tel çırpacak ya da çatalla çırpmaya devam ederken, diğer taraftan, yoğurt, süt ve sıvıyağı ekleyin. Malzemeler iyice karışıncaya kadar çırpın.
Yufkalardan birini tezgaha serip üzerine hazırladığınız yumurtalı sostan 4-5 yemek kaşığı kadar gezdirin. Soğuk haldeki pastırmalı harcın yarısını yufkanın her tarafına eşit şekilde yayın. Yufkanın dört ucunu içeriye doğru katlayıp dikdörtgen oluşturun.
Dikdörtgenin bir kenarından başlayarak çok sıkı olmayacak biçimde rulo yapın. Diğer yufkaları da aynı şekilde rulo yapın. Artan yumurtalı sosu ruloların üzerine sürün. Üzerlerine varsa çörekotunu serpiştirin. Fırın tepsisini yağlayıp kol şekilli ruloları bu tepsiye yerleştirin. Börekleri, 175 dereceye ayarladığınız fırında üzerleri iyice kızarıncaya kadar, 30-35 dakika pişirip çıkarın. Sıcak haldeyken dilimleyerek servise sunun.
Vişneli çıt kırıldım kurabiye
Malzeme listesi
á 250 gr margarin (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı.)
á Türk kahvesi fincanıyla 3 fincan pudra şekeri
á 1 adet limon kabuğunun rendesi
á 4 su bardağı un
á 1 paket vanilya
Üzeri için;
á 4 yemek kaşığı vişne reçeli
(Herhangi bir reçeli kullanabilirsiniz.)
Oda sıcaklığında yumuşamış olan margarini derin bir yoğurma kabına aktarıp üzerine pudra şekerini ekleyin. Rendelenmiş limon kabuğunu da katıp yoğurmaya başlayın. Üzerine vanilyayı serpiştirdikten sonra unu da yavaş yavaş ilave edin. Yaklaşık 7-8 dakika, kulak memesinden biraz daha sert bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Hamuru oda sıcaklığında 20 dakika kadar dinlendirin.
Hamuru temiz tezgahın üzerinde, merdane yardımıyla yarım santim kalınlığında açın. Hamuru daha kolay açmanın yolu, küçük parçalara ayırdıktan sonra yine merdane yardımıyla açmaktır. Şekilli kurabiye kalıplarıyla ya da bardak ağzıyla hamurdan şekilli kurabiyeler çıkarın. Kurabiyeleri, fırın kağıdı serdiğiniz ya da yağladığınız fırın tepsisine aralıklı olarak yerleştirin. Kurabiyelerin tam ortasın işaret parmağınızla çukurlaştırın. Kurabiyeleri, 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında 15 dakika pişirip çıkarın. Kurabiye kendi sıcaklığıyla bir süre daha pişmeye devam edecek ve ancak soğuduğunda sertleşecektir. Son olarak kurabiyelerin ortasındaki çukurlara vişne reçelinin taneli kısmından yerleştirip servise sunun.