Paylaş
Dolmalık biberlerin saplarını kesip tohumlarını temizleyin ve kibrit çöpü formunda, şerit şerit dilimleyin. Soğanı ve sarmısağı soyup incecik doğrayın.
Bitkisel yağı geniş bir tavaya ya da wok denen Çin tavasına koyup kızdırın. Etleri silkeleyerek undan alıp kızgın yağda yüksek ısılı ateşte karıştırarak 4-5 dakika soteleyin. Pişen et parçalarını el kevgiri yardımıyla yağdan alın.
Aynı yağa soğan, sarmısak ve biberleri ilave edin. Sebzeleri yine yüksek ısılı ateşte tahta bir kaşıkla karıştırarak 2-3 dakika soteleyin.
Hafifçe kızarttığınız etleri tekrar tavaya aktarın. Üzerine tuz, karabiber ve toz zencefili serpiştirin.
Acı kırmızı toz biberi, iri çekilmiş ceviz içini, soya sosunu da ilave edip ocağın altını kısın. Yemeği, kısık ateşte, tavanın üzeri kapalı vaziyette 15 dakika kadar pişirin.
Diğer taraftan, geniş bir tencereye 2 litre su ve 1 tatlı kaşığı tuz koyun. Su kaynamaya başlayınca noodle’ı tencereye aktarıp 7-8 dakika haşlayın. Süzdükten sonra tavadaki sebzeli etli malzemeyle karıştırın. Üzerini taze kişniş otuyla süsleyerek servise sunun.
Yemeği ocaktan almadan 5 dakika önce, bulabilirseniz 4-5 yemek kaşığı dolusu hindistancevizi sütü katarak lezzetine lezzet katabilirsiniz.
Noodle bulamazsanız, buharda pişmiş pirinç de kullanabilirsiniz. Malezyalılar pirinci daha çok kullanır.
Malzeme listesi
1 paket noodle (Çin makarnası olarak da bilinir.) ? 4 adet dana bonfile (Parmak şeklinde şerit şerit doğranmış.) ? 4 yemek kaşığı bitkisel yağ ? 1 yemek kaşığı dolusu un
2 adet kırmızı dolmalık biber
1 adet sarı dolmalık biber (Yeşil biber de kullanabilirsiniz.) ? 1 adet orta boy kuru soğan ? 4 diş sarmısak ? 1 çay kaşığı tuz, karabiber ? 1 çay kaşığı toz zencefil ? 4 yemek kaşığı soya sosu ? 2 kahve kaşığı acı kırmızı toz biber ? 2 yemek kaşığı iri çekilmiş ceviz içi ? 2-3 sap taze kişniş
Arnavut ciğeri
Kaç gündür et diyoruz, Osmanlı kasapları diyoruz, Osmanlı’da et diyoruz... Bu durumda canım babacığımın son aylarında severek yediği birkaç yiyecekten biri olan ciğerden söz etmezsem olmaz diye düşündüm.
Osmanlı’da ciğercilik genellikle Arnavutlar tarafından yapıldığı için, Arnavut ağzıyla bağıran ciğerciler at ya da eşeğe yükledikleri tel dolaplarda veya sıra sıra dizdikleri sırıklarda satarlarmış ciğerleri. Sırık ciğercisi sözü de buradan gelmiş olsa gerek.
Dükkan sahibi olan ciğerciler de varmış elbet. (Uğur Aktaş’ın “İstanbul’un 100 Esnafı” kitabında da belirttiği gibi.) Böbrek, işkembe gibi sakatatlar da daha çok bu dükkanlarda bulunurmuş.
Bugün bakıyorum da yeni nesil bu geleneksel tatlardan (işkembe çorbası, böbrek ızgara, ciğer tava) ne kadar da uzak.
Henüz kurban etleri tükenmemişken, bugün biberli bir ciğer kavurma koyalım mı mönümüze, ne dersiniz?
Paylaş