Dün votka şişesinin kapağını birazcık aralamış ve temel olarak votkanın ne olduğunu, Rusların bu içkiyle kurdukları özel ilişkiyi anlatmaya çalışmıştık sizlere.
Dediğimiz gibi, bir Rus içkisidir votka. Gerçi Polonyalılar da iddialıdır bu konuda. Yani onlar da bu içkinin kendilerine ait olduğunu iddia ederler. Ama temel olarak bilinen odur ki, Rusya’da, özellikle de akşam yemeklerinde votkasız sofra olmaz.
Votkanın Türkiye’deki öyküsüne baktığımızda sahnede yine Rusları görürüz. Bolşevik Devrimi’nden sonra, yani 1918 yılında pek çok Rus ülkesinden kaçıp Türkiye’ye gelmeye başlamıştır. Üç ya da dört yıl süren bu göç sırasında 180.000 Rus ülkemize sığınmacı olarak giriş yapmış ve genellikle de Beyoğlu ve çevresinde yerleşmiştir. Rusların Beyoğlu’na gelmesiyle buradaki eğlence hayatı renklenmiş, gece kulüpleri ve pavyonlar sayıca çoğalmaya başlamıştır.
İşte bu eğlence hayatının bir parçasıdır votka. Gece kulüplerinde devrin en meşhur Rus balerinleri gösterilerini sunarken onları izlemeye gidenlerin içkisidir ve seçkin mekanlarda Rus düşesler evlerinde yaptıkları votkayı gümüş tepsilerde ikram ederler. İşte bu gümüş tepsilerde genellikle sarı votkayla dolu kadehler arz-ı endam etmektedir.
Orta halli Rus ailelerinin evlerinde her daim hazır bulunan ve konuklara ikram edilen sarı votka esas olarak limon kabuğu zarından yapılır ve bu votkaya "limonaya" denir. Votkanın vişneyle yapılmış olan koyu kırmızı versiyonuna vişnovka, karabiber taneleriyle yapılanınaysa "Petrovskaya" denir.
Yeri gelmişken Petrovskaya votkasının hikayesini de anlatmadan geçmeyelim. Büyük Rus Çarı Petro, bir votka meraklısıymış ama o, votkayı daha önce denenmemiş bir biçimde, karabiberle içmeyi seviyormuş. Karabiberi kullanma yöntemi de pek enteresanmış Petro’nun. Bugün şişelerde votkayı aromalandırmak için kullanılan karabiber tanelerini dişlerinin arasına alıyormuş. Daha sonra da yeterince soğumuş olan votkasından bir yudum alıyor ve dişlerinin arasına bekleyen karabiber tanelerini emiyormuş. Yani, Rusların daha sonra evlerinde hazırladıkları Petrovskaya da Batılıların karabiberli votka katarak hazırladıkları "Bloody Mary" de esas olarak Çar’ın fikriymiş. Çar icadı karabiberli votka daha sonra, 1950’lerde Türkiye’ye de gelmiş tabii ki. Ellilerde gece kulüplerinde içilen bu güçlü tadın adıysa "atom" muş.
Yumurtalı kabak musakka
Malzeme listesi
á 6 adet orta boy yeşil dolmalık kabak
á 4 yemek kaşığı zeytinyağı
á 3 adet orta boy kuru soğan
á 2 adet orta boy domates
á 4 adet yumurta
á 2 çay kaşığı tuz, karabiber
á 1 su bardağı sıcak su
á 2 çay kaşığı kırmızı pul biber
á 1 demet dereotu
Kabakları kazıyıp yıkadıktan sonra ortadan ikiye bölün ve bir santim kalınlığında dilimleyin. Soğanları soyup incecik doğrayın. Domatesleri de rendeleyin. Zeytinyağını orta boy bir tencerede kızdırıp soğanı ekledikten sonra, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 5 dakika kadar kavurun. Üzerine rendelenmiş domatesi katıp 3-4 dakika, domates suyunu çekinceye kadar pişirin. Diğer taraftan, yumurtaları derin bir kaseye aktarıp iyice çırptıktan sonra, domatesli soğanın üzerine aktarın ve sürekli karıştırarak 5-6 dakika pişirin.
Tuz ve karabiberi serpip doğranmış kabağı ekleyin. 5 dakika daha kavurduktan sonra bir su bardağı sıcak su ilave ederek ocağın altını hafifçe kısın. 25 dakika, kabaklar iyice yumuşayıncaya kadar pişirdikten sonra ocaktan alın. Üzerini kırmızı pul biber ve ince kıyılmış dereotuyla süsleyip sıcak sıcak servise sunun.