Paylaş
Adanalılar için sokakta, bir kaldırım kenarında, bir tabla üzerinde ayaküstü yemek yemek, karın doyurmanın ötesinde bir şeydir.
Çok zengin Adana mutfağının ruhu, özü ve esası sokakta yenilen bu yemeklerde saklıdır.
Sıcak yaz aylarında, özellikle gündüz saatlerinde pek sokağa çıkmayan Adanalılar, akşam saatlerinden sabahın ilk ışıklarına kadar süren yeme içme sohbetleri ve eğlenceleriyle şehri hep canlı tutarlar.
Bir konferansta dinlediğim Japon yemek yazarının “Japonya’nın tüm güzel yemeklerinin çıkış noktası sokak lezzetleridir” sözü bence Adana için de geçerlidir.
Sıradan gibi görünen malzemeleri, doğuştan gelen damak zenginliği, aileden gördükleri yemek geleneği ve el becerileriyle birleştirip muhteşem lezzetlere dönüştürebilme konusunda Adanalıların eline kimse su dökemez.
Yüzyıllar boyunca damak hafızalarına işlenmiş yerel ve hakiki lezzetlerin sokaklardan restoranlara taşınması onları hiç etkilemez...
Yine ve yeniden sokakta, ayaküstü yemeye devam ederler. Çünkü ayaküstü de olsa karnını doyurmak, demlenmek, orada tanıştığı insanlarla sohbet edip sosyalleşmek onlar için bir mutluluk anıdır.
YEREL MUTFAĞI GELECEĞE TAŞIYOR
Adana’da sokakta gördüğüm yemek satıcılarının hiçbirine bir seyyar yemek satıcısı ya da fastfood’çu muamelesi yapmam.
Çünkü onlar yerel mutfaklarını geleceğe taşımaya çalışan emekçi ve gerçek ustalardır. Tıpkı Adana Abidinpaşa Caddesi üzerinde 60 yıldır bu işi yapan tablacı lahmacuncu Ali Usta gibi.
İçi bol kimyonlu minik lahmacunu dürüm yapıp elime verirken, işini ne kadar gururla yaptığı gözlerinden okunuyordu.
Hemen yanı başına da şalgam suyunu hazırlayıp elinize tutuşturan bir başka arkadaşı da hazır bekliyor.
Ciğer kebap içinse benim tercihim, farklı etnik grupların bir arada yaşadığı Adana’nın Yüreğir ilçesi.
Burada yediğim ciğer kebabın lezzeti bambaşkaydı.
Akşam saatlerinde Yüreğir’in Seyhan Nehri kıyısında ortaya çıkan şırdancılar vardır. Şırdan dolmasının görüntüsünü ve tadını sevmeyenler çoktur ama meraklısı pek boldur.
Koyun midesinin bir bölümü olan şırdana doldurulan baharatlı pirinç, kaynayan suda haşlanınca lezzetler birbiriyle buluşup tamamlanır.
Sıradan malzemeler tamamen şekil değiştirip yepyeni bir lezzete dönüşür. Sakatat sevenler için çok farklı bir gastronomik deneyim. Şırdanın tahtını ele geçirmeye çalışan “kırkkat” ise birçok Adanalıya göre asla şırdanın yerini tutmaz. Birçoğumuzun sıradan gördüğü malzemeler Adanalıların elinde şekil değiştirip yeni bir lezzete dönüşüyor. Yediğim en güzel halka tatlısını Ağaçaltı Tatlıcısı’nda yemiştim. Yüksek sıcaklıkta kızartılan tatlının dışı çıtır, içi ise yumuşacıktı.
Mısırcısı, limonatacısı, simitçisi, poğaçacısı, kestanecisi gibi bilindik sokak satıcılarının yanı sıra tabla kebapçısı, ciğercisi, kokoreççisi, börekçisi, lahmacuncusu, şalgamcısı, içli köftecisi, bici bicicisi, halka tatlıcısı, taş kadayıfçısı, Şam tatlıcısı, macuncusu, pamuk şekercisi, sıkmacısı, ayrancısı, mumbarcısı, şırdancısı, kırkkatçısı ile inanılmaz bir kültür zenginliğine sahip.
Yemek araştırmacılarına göre, sokak yemeklerinin çıkış noktası ve ana kaynağı Asya kıtası.
Çin, Hindistan, Kore, Tayvan, Tayland, Japonya, Endonezya, Bangkok, Singapur ve Filipinler’de sokakta pişirilmiş yemekleri paketletip iş çıkışı eve götürüp çocuklarıyla beraber tüketen milyonlarca aile var.
Dünyada restoran ve kafe sayılarının gün geçtikçe artıyor olması, sokak yemeklerinin popülaritesini asla etkilemiyor.
Paylaş