Paylaş
Kökenine bakarsak, Farsça vāz ve Türkçe geçmek kelimelerinin birleşimine dayanıyor.
Bir yerden başka bir yere gitmek,
bir yandan girip diğer yandan çıkmak ya da bir duruma uğramak konu olmak,
bırakmak, yaşamak
anlamlarımdaki “geçmek” kelimesi,
vāz ile birleşince kendi hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak, eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapmaz olmak, niyetten veya karardan dönmek, caymak
anlamlarına evriliveriyor.
…
İş hayatına baktığımızda ise;
önce vazgeçilmez olma iddiası ile, sonra savaş ve üstünlük tavrı ile,
ardından kızgınlık ve muhtemel kırgınlık ile,
devamında meşrebine göre görülmemezlik ve görmezlik ile
sonunda ise
kaçınılmaz olarak geçmek ile kendini buluyor.
Farklı örnekler için süreç gözden geçirilebilir ama her adımın ağırlığı değişse de akışın hiç değişmediği kanısındayım.
…
Hem kurum, hem yönetici hem de her seviyedeki çalışan için “vazgeçilmez” olmak insan olmanın yan etkisi sanırım.
Yerimiz sağlam olsun,
ihtiyaç duyulalım, silinmeyelim ve adımız var olsun,
gücümüzü kendimize de kanıtlayalım,
görülelim,
istiyoruz.
Aslında çok naif! Küçük bir çocuğun kendini gösterme çabasından
pek farklı olmasa gerek…
Tabi naiflikten uzaklaşıp bazı durumlarda gücü daha da fazlaca, elde tutmakla ilgili reflekslerini keskin kullanma ihtiyacında olanlarımız da
az değil.
İnsanın ihtiyacı, hayattan beklentisi, bu konudaki tepkileri elbette beni ve bu yazının konusunu aşar, psikoloji biliminin uzmanları
farklı kuramlar ile konuyu aydınlatıyor.
…
İş hayatında ise net bir gerçek var ki o da;
hiçbir kurumun, hiçbir çalışanın ve
hangi seviyede ve güçte olursa olsun hiçbir yöneticinin
evladiyelik olmadığı hepsinin gelip geçmesinin, vazgeçmesinin ve vazgeçilmesinin olağan olduğudur.
İş Kanunu ve uygulamaları göz önüne aldığımızda da iş akdinin “süreli”
bir anlaşma olduğunu görmüyor muyuz?
Ya da kurumlar için esas olan işin devamlılığı değil mi?
…
Vazgeçilmez olmanın ( ya da olduğunu sanmanın ) gururu elbette
çok güçlü ama
o an bulunduğu yerde
işini yapmanın, kendini geliştirmenin,
yeniliklere ve değişimlere açık olmanın, herkes ile eşit bir yer kapladığının bilinci ile hareket etmenin,
kendini yer ya da unvan ile değil kendi olarak ifade etmenin,
fayda sağlayan olmanın
gücü sizce de çok değerli değil mi?
ŞahapT.
Paylaş