Paylaş
Bilginin ve daha değerlisi deneyimin nesilden nesle aktarılması,
insanlığı var eden devamlılığın sağlanması,
her adımı kendimiz keşfetmek zorunda olmayışımız, tekrar tekrar tarihi yaşamaktansa bir kısmının damıtılmış olarak bizlere sunulması,
belki ustanın onore edilmesi,
çırağın teşvik edilmesi,
hatta geleceğin ustasına ilk andan bir göz kırpılması…
Ne dersiniz? Sizce de çok keyifli değil mi?
…
Usta ve çırak tabirleri son zamanlarda pek popüler olmasa da tam ihtiyacımız olan şey bu bence.
Daha modernize mi ederiz,
günümüzdeki algısını mı bir yoklarız yoksa
olduğu gibi örnek alıp kullanır mıyız ( ki benim temennim bu olur )
bilmiyorum.
Ama ihtiyacın, bilgi ve deneyimin aktarımı olduğu konusunda çok netim.
…
Çırak olmadan usta sanatçı olmak,
komi olmadan otel yönetmek,
stajyer olmadan kıdemli mühendis olmak nasıl gerçek ve mümkün değilse
bir kurumda ilk adımı atmadan ortadan ve hatta(!) orta üstü bir kademeden başarılı olmak da mümkün olmayacaktır.
Elbette sistemin, kurumun, eğitimin ve
beklentilerin geldiği noktayı göğüslemek oldukça zor lakin
çözüm,
işin ucunu yeni tutacak adaya “Yönetici Adayı” vs. gibi havası yüksek unvanlar vermekten geçmiyor.
Ve sanırım çözüm;
usta ve çırak olmanın özünü hatırlamak kadar kolay.
Usta; Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse. Akıl veren veya öğreten kimse.
Çırak: Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse.
…
Öğreten, öğrenen…
Aktaran, ileride aktaracak olan…
…
Anne gibi,
öğretmen gibi, öncü gibi,
lider gibi,
kanat geren ve koruyan gibi,
geleceğe hazırlayan gibi…
Kurumların, bireylerin ve işin geleceğini planlamak için öze dönme vaktidir.
Yoksa daha çokça zaman kaybeder
her adımda işin sistematiğini baştan keşfetmek zorunda kalırız.
Unutmadan;
yeniliklere ve yeni çırakların yeteneklerine kucak açma şartı tabi ki evladiyelik!
ŞahapT.
Paylaş