Paylaş
işe alım yaptığım dönemde bir adayın, başka bir adayın hakkını yememe refleksi ile adaylıktan çekilme anıdır.
Masadakilerin gözyaşlarını çok zor tuttuğunu hatırlıyorum!
…
Hızlıca özetlemek gerekirse; Anadolu’da yaptığımız mülakat süreçlerinden biriydi,
hani aynı gün içerisinde hem toplu mülakat hem bireysel görüşmeler
hem de gerekirse yönetici görüşmelerinin yapıldığı
yoğun koşuşturmalardan biri…
Adayımız her şeyi ile göreve uygun ve tüm yöneticilerden onay almış durumda.
Tek bir tereddüt var ki, şehir değiştirmesi gerekecek ( o bölgede iki şehir arası 1,5 saat kadar) ve görev satış olduğundan
ilk aylardaki kazancı ile
yeni bir eve yerleşmek vs. adayı zorlayabilir…
…
Bu tereddütü söyleyip taşınmaya aday olduğu şehirde onun kadar öncelikli olmasa da bir aday daha olduğunu,
bir süre sonra işten vaz geçme ya da yılma ihtimalini özenle düşünmesi istendiğinde
büyük bir alçakgönüllülük ile görüşmeden çekildi…
“Herkesin kısmeti vardır” dedi.
…
Sadece o kadar ! “Herkesin kısmeti vardır”…
…
Biliyor musunuz; hayatta ve de iş hayatında fark yaratacak en önemli şey bu iyi niyettir…
Adayımız mı?
Eğitimlerin başlamasından bir gün önce
adayımızın bulunduğu şehirdeki il temsilcisinin istifa haberini aldık ve büyük bir heyecanla kendisine ulaşıp işe alımını yaptık…
Diğer şehirdeki arkadaşı ile iki ay yan yana eğitim aldı, ikisi de şu an çok çok başarılı.
Not: Bu olayın üstünden yıllar geçti ancak birçok dış faktöre rağmen bakış açım halen iyi niyet faktörünün çok temel olduğu yönünde. Amacım hayatın adaleti ya da pozitif bakış romantikliği yapmak değil, tam olarak “iyi” olmaya çalışmanın değerini vurgulamak.
Paylaş