Paylaş
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı kapsamında hem dahil olduğum projeler hem de televizyon programımın çekimleri için Ankara’daydım. Bir süredir gezmek için gidemediğim başkenti, böyle anlamlı bir zamanda yeniden keşfetmek benim için harika bir deneyim oldu. Anadolu’nun diğer şehirlerinde olduğu gibi köklü bir tarihi var Ankara’nın. MÖ 1200’lerde Hititlerin yaşadığı şehrin adı Ankuwash imiş. Daha sonra Lidya ve Perslilerin egemenliğine girmiş. Gordion’da kimsenin çözemediği düğümü, kılıcıyla ortadan ikiye ayıran Makedonyalı Büyük İskender, yoluna devam edip MÖ 333’te o zamanki adı Ankyra olan Ankara’ya girmiş. MÖ 24’te Roma İmparatorluğu’nun Galatia bölgesinin başkenti olan Ankara, ticaret yollarının üzerinde bulunmasının avantajını hep yaşamış.
1402’de Anadolu’yu perişan eden Timur, Osmanlı Sultanı 1. Bayezid’i Ankara Savaşı’nda yenmiş. Ardından taht mücadeleleriyle geçen 9 senenin sonunda Fatih Sultan Mehmet’in dedesi olan Çelebi Mehmet düzeni ele alarak Osmanlı devletinin devamını sağlamış. Bu olaydan yaklaşık 500 yıl sonra, bu şehir Türk tarihinin şanlı sayfalarından birine adını kazımış. Atatürk 13 Ekim 1923’te Ankara’yı başkentimiz yapmış.Aslanhane Camisi
Kaleden başlayalım
Ankara deyince akla ilk gelen yerlerden biri kalesi... Buradan çıkalım gezimize; ahşap evlerin arnavutkaldırımlı sokaklara taştığı Ankara Kalesi Hititler tarafından 3 bin yıl önce yapılmış, bugün gördüğünüz surlar Bizans İmparatoru 3. Mikail’in yaptırdıkları. En güzel manzara Ak Kale’den izleniyor. Kalede 24 ahşap sütun üzerinde yükselen Aslanhane, diğer adıyla Ahi Şerafettin Camisi şehrin en çarpıcı yapılarından biri. 1289’a tarihlenen caminin kurucusunun bahçede gömülü olduğu yerse Ankara’daki yegâne Selçuklu anıt mezarı. Aslanhane Camisi ‘Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Direkli ve Kirişli Camileri’ adıyla UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girdi.Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Türkiye’nin en önemli müzelerinden Anadolu Medeniyetleri Müzesi, kalenin ana giriş kapısına çok yakın. Fatih’in vezirlerince yaptırılan Bedesten ve Kurşunlu Han’ın ev sahipliği yaptığı müzede taş devrinden klasik dönemlere kadar çok sayıda seçkin eseri görebilirsiniz. Atatürk’ün emriyle açılan müzede bereket tanrıçası Kybele heykeli, Mısır Kraliçesi Nefertiti’nin Hitit Kraliçesi Pudahepa’ya yazdığı mektup, Frigya ve Urartu dönemlerine ait eserlerle Ankara civarındaki kazılarda ele geçmiş çok ilginç buluntular sergileniyor.
Burada yan yana sayılabilecek yakınlıkta üç müze var. Anadolu Medeniyetleri’nden çıkıp Rahmi Koç Müzesi’nin olduğu Çengelhan’a girin. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan Çengelhan’daki müzeye 2016’da Safranhan da eklenmiş. Burası 1511 yılına ait bir Anadolu kervansarayı olsa da Osmanlı devletinin son dönemleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında cezaevi olarak kullanılmış. Çengelhan’ın hemen yanındaki Çukurhan çok güzel Ankara manzaralı bir otel olarak hizmet veriyor. Rahmi Koç Müzesi’nin yanındaki Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi ile Türkiye’nin ilk Kelime Müzesi de görülmeye değer. Vakit ayırmanıza değecek. Zamanınız varsa Ankara Kalesi’nin hemen karşısında Pilavoğlu Han Çarşısı’na da uğrayabilirsiniz. Handa bugün atölye, kafe ve dükkânlar var. 100 metre kadar ilerideki Pirinç Han ise gezginlerin konaklaması için yapılmış; bugün bakır, halı ve antika satılıyor.
Kaleden aşağıya doğru yürüyünce Ulus’ta Cumhuriyet’in ilk yıllarına şahitlik etmiş önemli yapılar çıkıyor karşımıza. Bunlardan ilki, bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak kullanılan Atatürk’ün kurtuluş mücadelesini yönettiği ilk parlamento binası. Hemen yanındaki 2. Meclis binası ise Cumhuriyet Müzesi… Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok sayıda olaya şahitlik eden Ankara Palas da 2. Meclis’in tam karşısında. Bu iki önemli yapının yakınında, Ulus Meydanı’nda, harf devriminden önce yapıldığı için kaidesi Arap alfabesiyle yazılmış bir Atatürk heykeli var. Kurtuluş ruhunu hissettiğiniz bu müzelerden sonra günün kalanında Anıtkabir’i ziyaret edebilirsiniz. Ama öncesinde I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerden biri olan Ankara Etnografya Müzesi’ni görün.
750 bin metrekarelik bir alanı kaplayan Anıtkabir’e 24 Oğuz boyunu temsil eden 24 aslanın dizili olduğu yoldan gireceksiniz. Barış yanlısı bir gücü temsil ettikleri için saldırgan değil, oturur vaziyetteler. Aslanlı Yol’daki taşlar aralıklı yerleştirilmiş, dikkatli yürümek gerekir. Amaç, Atatürk’ün manevi huzuruna yaklaşırken başların öne eğilmesi, yavaş adımlarla sakin bir saygı tavrı…
Mozolenin ardından Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni, Ata’nın otomobillerini, kitaplarını, balmumu heykelini ve özel eşyasını görebilirsiniz.Hacı Bayram Veli Camisi ve Augustus Tapınağı
Birbirini tamamlayan ilginç yapılar
Hacı Bayram Veli Camisi’nin yanındaki Augustus Tapınağı da çok etkileyici yapılardan biri. Çoktanrılı dönemden kalma eserin duvarları camininkilerle iç içe geçmiş. Tapınağın duvarlarına Augustus isimli imparatorun yaşamındaki önemli olaylar hatta imparatorluğun masrafları Yunanca ve Latince olarak kazınmış.
Selçuklular tarafından 1290’da yapılan Hacı Bayram Veli Camisi popülaritesini, 1987’den sonra Kocatepe’ye kaptırmış olsa da şehirdeki en çok ziyaret edilen yerlerden biri. Tüm öğeleriyle 18’inci yüzyıl başı Ankara camilerinin karakterini yansıtıyor. Özellikle sünnet çocuklarının, İstanbul’daki Eyüp Sultan’a yapılan ziyaret gibi bu camiye götürülmesi eski bir âdet.
Şehirdeki Roma dönemine ait en önemli eserlerden birini de görmenizi öneririm. Eskiden üzerinde Genç Roma İmparatoru Julian’ın (361-363) bir heykeli olan Julian Sütunu, Meclis binalarının hemen arkasında. Sütunun çok yakınında bir Roma hamamının kalıntıları var.Hamamönü
Tarihi evler ve el ürünleri pazarı
Adını bir Türk boyu olan Oğuzların Bayındır boyu beylerinden Karacabey’in yaptırdığı çifte hamamdan alan Hamamönü, 19’uncu yüzyıl sivil mimarisinin harika örneklerini barındırıyor. Sanat Sokağı’ndaki tarihi evlerde geleneksel el sanatları yapan sanatçıların eserlerini görebilir; el ürünleri pazarındaysa yerel halkın el emeği üretimlerini satın alabilirsiniz. Mehmet Akif Ersoy’un ‘İstiklal Marşı’nı yazdığı evi de Hamamönü’nde ve müze ev olarak ziyarete açık.
Paylaş