HOLLANDA kampının ilk günlerini hatırlıyorum. Arthur Zico göreve başlamıştı ve futbolcuların mutluluğu gözlerinden okunuyordu.
Daum ile geçen üç sezonda Alman disiplini ile yaşayan sarı lacivertliler, Brezilyalı hoca ile sanki bir anda rahatlamıştı.
Espriler artmış, basınla ilişkiler daha kolay ve seviyeli bir çizgiye gelmişti. Hazırlık dönemi bitmişti, işler de iyi gidiyordu. O günlerde sorduğum her futbolcu aynı yorumu yapıyor ve "Zico bir baba, bir ağabey" diyerek, yeni hocasına toz kondurmuyordu.
Günler birbirini kovaladı, lig, kupa ve Avrupa maratonu, yoğun bir maç trafiğini de beraberinde getirdi. Sakatlıklar, cezalar birbirini kovaladı. Kısacası işler kötü gitmeye başladı.
Fenerbahçeli taraftarlar futboldan keyif almıyor, Zico da eleştirilerden adeta bunalıyordu.
Kötü futbola rağmen takım 100. yılında hedef olarak seçtiği lig ve kupada yoluna devam ediyordu. Üstelik, UEFA Kupası’nda ilk kez şubat ayı görülmüş ve Az Alkmaar’a iki maçta da yenilmeyen Zico’nun ekibi, Avrupa’ya dramatik bir şekilde veda etmişti.
En yakın rakibinin 6 puan önündeki Fenerbahçe’nin Brezilyalı hocası, belki de dünyada benzeri görülmemiş bir şekilde istifaya çağırılıyordu. Taraftarın isyan noktasına geldiği bu kritik günlerde Samandıra’dan da sesler yükselmeye başladı. Taraftar, Zico’yu hedef gösterirken, futbolcular da Brezilyalı teknik adamın yardımcısı ve kardeşi Edu’ya tavır alarak ateş püskürüyordu...
’Kardeşinin kurbanı’
Bu arada, bazı futbolcular, Edu’nun, Zico’ya akıl hocalığı yaptığı görüşünde birleşerek, tercihlerinde çok etkili olduğunu ve yanlış yönlendirdiğini savunuyordu. Özellikle oyuncu seçimlerinde kardeşinin kurbanı olduğunu vurguluyordu.
Mehmet Yozgatlı, Serkan Balcı, Mehmet Aurelio, Serdar Kulbilge gibi isimlerin olumlu performanslarına karşın kadroya alınmamasına Edu’nun neden olduğunu ısrarla vurguluyordu.
Ayrıca, bazı oyuncuların da yanlış bölgelerde görev yaptığını dile getiriyorlardı.
Stephen Appiah’taki büyük düşüşün Zico ile başladığını anlatan oyuncular, geçen yıl Aurelio ile uyum içinde olan Ganalının kanatta oynatılmasının da teknik hata olduğu görüşünü savunuyorlardı.
Takım içi dengelerin bozulduğunu, gol yollarında sıkıntılar yaşandığını ileri süren futbolcular, her hafta farklı bir kadronun sahaya çıkmasını da kötü futbolun ana nedenlerinden biri olarak gösteriyorlardı.
Şimdi Samandıra’da bunlar konuşuluyor. Bir zamanlar aralarından su sızmayan futbolcu-Zico ilişkisi artık gerilerde kaldı. Güven azaldı, sevgi tükendi. Bu manzaraya başta yönetim, tüm camia çözüm arıyor. Çünkü, 100. yılda F.Bahçe çifte şampiyonluk yaşamak istiyor.