Paylaş
Gezegenimiz kerestecilik, madencilik, yapılaşma, tarım nedeniyle yılda 26 milyar ağaç kaybediyormuş. Ormansızlaşma son zamanların en önemli çevre tehditlerinden. Ekosistem üzerindeki olumsuz etkileri giderek derinleşiyor.
Şimdilerde İngiltere’deki bir şirket“drone”lar (insansız uçan küçük hava araçları) vasıtasıyla yılda 1 milyar ağaç dikmeyi hedefliyor. Sadece dikmeyecek büyümelerini de yakından izleyecek. Bunu da geleneksel dikim maliyetinin çok altında bir maliyetle gerçekleştirecek.
Çevre ile ilgili başka projleri de var bu şirketin kurucusu Nasa emeklisinin. “Dünyayı değiştirme” iddiasını açık açık dile getiriyor.
Bu hedefe ulaşılabilir mi söylemesi zor ama böyle bir hayalin kurulması bile başlı başına heyecan verici. Zira bizim ülkede hayat böyle hayaller kurmaya pek fırsat vermiyor. Günlük kaostan sıyrılıp böyle düşler peşine düşen az sayıdaki insan da arzu edilen desteği ne yazık ki göremiyor.
Önceliklerimiz hep başka “daha büyük” meseleler... Gündem mühim çatışmalarla dolu! Bilimselliğin kök salıp gelişmesi açısından uygun iklimi bir türlü yakalayamıyoruz. Sıra bilgi ve teknoloji çağının gerçeklerine bir türlü gelemiyor.
Daha da vahimi bu odaklanma sorunu ve enerji kaybı siyasi iradeyi kaygılandırmıyor. Bilakis böylesi işlerine geliyor sanki. Zaten onlara göre işler gayet yolunda!
O yüzden gıda, ziraat, çevre, hatta bilgisayar mühensdisleri bakanlık kadro açacak diye bekleyip duruyorlar. İnim inim inliyorlar. O yüzden gençler arasındaki işsizlik beşte bir seviyelerinde ve bir türlü düşmüyor. O yüzden biz birkaç yazar bu konuya takmış dönüp dönüp aynı şeyleri yazıyoruz.
Bu kısır döngü nasıl kırılır, bu ülke nasıl çağa uygun hayaller kurmaya, projeler geliştirmeye başlar söylemek zor. Bir yerden bir tetiklenme uma uma yıllar geçti.
Bu seçim bir kırılma noktası olur mu?
İnşallah!
*********
İZMİR’İN 20. KİTAP FUARI
Evet, açılış günü yine çok kalabalıktı. Evet, gençler çoğunluktaydı. Bir klasik haline gelen kitap fuarı bu haliyle yine ümit verdi.
Kırılma noktası dedik ya, kitap fuarına bakarsanız o noktadan çok uzak değiliz. Belli ki en azından İzmir’deki genç taban kıpır kıpır, hevesli… Ancak siyaset gençlerdeki bu enerjiyi iyi yönetemiyor. Bu dip dalgasının önünü açamıyor. Bu sürdürülebilir bir gidiş değil.
Siyaset eninde sonunda gençleri görmek, duymak, sorunlarını çözmek durumunda… Bu ne kadar erken olursa o kadar az bedel öderiz.
Paylaş