Paylaş
Tanıl Bora Birikim dergisinde müthiş bir yazı yazdı.
Benim için yazının can alıcı bölüm şurasıydı: “Muktedirin provokatif sözleriyle inatlaşmaya talimli zihinler, iktidarın zihniyet dünyasına kısılıp kalmazlar mı? “Anti”cilik, iktidarın ağzına bakar hale getirmez, tabiliğe sürüklemez mi? Sözünüzü hasmınızdan devşirir hale gelir, hasmınızın anti’sinden ibaret kalırsınız.”
Şahsen epey bir zamandır muktedirin bir konuşması, iki cümlesi, ayaküstü bir çıkışı ile belirlediği gündemin peşinde çok enerji ve vakit kaybettiğimiz düşüncesindeyim.
Özellikle sosyal medyanın pompalamasıyla muhalifler olarak sürekli bir mizahi karşı duruş, itiraz, eleştiri pozisyonunda yaşayıp gidiyoruz. Gülüp geçilecek şeylerde bile günlerce takılıyoruz. Anti’liğimiz net, ama yeterince karşı öneri üretemiyoruz. Ya da duyuramıyoruz.
Ayrıca bütün bu haykırışlar bizim muhalifler mahallesinde karşılık buluyor yine. Karşı mahalleden kim ikna oluyor, kimler muktedire daha gerçekçi bakmaya başlıyor, orası belli değil.
Sadece seçim sonuçlarına bakarsak, bu tarz muhalefetin sonuç alamadığı ortada... Muktedire laf çakarak oy gücünü eksiltmek bunca seçimdir mümkün olamadı. Hatta bu tarz eleştiriler zaten muktedirce arzu edilen oyların konsolide olmasına yardımcı oluyor belki.
17 Aralığa dört beş gün, genel seçimlere altı ay kala başka sözler söylüyor, başka gürültüler koparıyor olmalıydık.
Zaytung tarzı eleştirilerin yanında mevcut muhalefet partilerinin de tarzının ötesinde doğrudan seçmene dokunan muhalif bir dil geliştirmeden muktediri yolundan çevirmek kolay görünmüyor. Vakit de giderek daralıyor.
Hızla yavaşlayan bir ekonomimiz var mesela. İnsanların günlük hayatlarında hissetmeye başladıkları bir yavaşlama bu. Bir kriz hali yok ancak giderek zorlanan ekonomik aktörler gerçeği var.
Ekonomik performans tüm iktidarların olduğu gibi bu iktidarın oy oranının ana belirleyicilerinden.
Zamanında yapılmayan yapısal reformlardan mı dem vurursunuz, her yerde rastlanan hukuk ihlallerinin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini mi anlatırsınız, dışa bağımlı enerji altyapımızı mı ele alırsınız, malzeme bol.
Bütün bunları uygun bir dille, gündemin anaforlarına kapılmadan, papağan gibi tekrar tekrar anlatmak gerek belki. Bıkmadan, usanmadan. Öyle de sonuç alınmazsa, başka yeni bir dil aramak lazım o zaman da.
2015’ten sonra ilk seçimlerin 2019’da olduğunu düşününce daha bir telaşlanıyorum. Böyle mi geçecek bir dört yıl daha?
Paylaş