Paylaş
15-49!
Altı yedi yıl önce bizim www.onceekmek.com diye bir sitemiz vardı. Hayatımızı yazarak kazanmıyorduk. Ama yazmayı seviyorduk. ‘Önce Ekmek’ için yazmak ayrı bir keyifti.
O zaman için yenilikçi bir adımdı. Bizlere patronsuz medya www.derkenar.com da destek verirdi. Çok önemliydi o destek.
Sonra sitenin her şeyi Ali Türkan’ın zamansız ölümü ile sustuk, dağıldık. Allahtan Derkenar her gün zenginleşerek devam ediyor. Bizim yazılar da hala orada.
Sevgili Nuray Önoğlu’nu öyle tanıdım ben. Nuray hem iyi bir okuyucudur, hem de iyi bir yazar. Kitap tercümesi yapar. Güzel fotoğraflar çeker. Heyecanlıdır, hareketlidir. Dünyanın farkındadır.
Geçen hafta Sağlık Bakanlığı’nın kadınlarla ilgili tuhaf bir uygulamasından bizleri o haberdar etti. Diğer kadınlardan gelen katkılar da kaygıları doğrular nitelikteydi. Bir kadın arkadaşın tepkisindeki gibi “yuh artık” noktasındaydık.
Şimdi ben susuyorum ve sözü Nuray’a bırakıyorum. Kadına dair olanı en iyi kadınlar anlatır diyerek.
Biz kürtaj konusuna ilişkin yasa değişikliği önerisinin Meclis’e gidip gitmeyeceğini merak ederken, meğer Sağlık Bakanlığı bir yıl kadar önce işe koyulmuş bile!
Bir Facebook “muhabbeti” esnasında yazılanlardan anlaşıldığına göre, aile hekimleri bekâr kadınları sıkça arıyor ve bir erkek arkadaşları yahut nişanlıları olup olmadığını soruyor, ilgili kişinin iletişim bilgilerini istiyormuş.
15-49 uygulaması deniyormuş bunun adına. Kadının gebe kalabileceği yaş aralığını gösteriyormuş bu rakamlar. Kadının gebeliği SMS ile babasına ve ilgili erkeğe bildiriliyormuş.
Sohbete katılanların anlattıkları durumun hakikaten vahim olduğu iyice ortaya koydu: Eczacı bir arkadaş gebelik testlerinin takibe alındığını; doktor yakını olan biri aile hekimleri üzerinde bu yönde büyük baskı olduğunu, doktorların bildirimleri yapmamaları halinde ciddi ekonomik kayıplarının olduğunu belirtiyordu.
Bir başka bekâr kadın arkadaşım “En az bir yıldır takipteler. Eğer altı ay sağlık ocağına uğramadıysam aile hekiminin hemşiresi telefonla arayıp kiminleyim, nişanlandım mı, evlendim mi diye soruyor” diyordu.
Bir başkası ise şunları yazıyordu: “Bu sabah beni de aile hekimliğinden aradılar. 5 yıldan fazladır aile hekimim aynı kişi. Bu zamana kadar kronik hiç bir hastalığımı takip etmeyen aile hekimim ne hikmetse hayatımda biri olup olmadığını merak etmiş. Arayan hemşirenin bunu sorma tarzı da hiç hoş değildi. Sorularına soruyla karşılık verip, daha evvel neden benim sağlığımla ilgilenmediklerini ve şimdi bu kürtaj yasağı olaylarından sonra benim sağlığımla (!) ilgilendiklerini sordum. Hemşire; bu soruları Sağlık Bakanlığı’nın sorduğunu söyledi.”
Bu ülkenin pek çok yerinde, bekâr bir kadının hamile kalması, hâlâ daha canına mal olabilen bir şeydir. Başına böyle bir “kaza” gelmiş biri, herhalde, öncelikle bu durumu erkek yakınlarından gizleyecek ve mümkünse kürtaja başvuracaktır.
Ama hükümet uygulamaları, bu iki yolu da kapatmayı amaçlıyor anlaşıldığı kadarıyla. Sağlık Bakanlığının bu uygulamasının kadın cinayetlerini artırmasını beklemek kehanet sayılmaz. Özel hayatın gizliliğinin ihlalinden ise söz etmiyorum bile.
Nuray konuyu güzel toparlamış.
Hedefi kadınların üreme sağlığını izlemek olan GEBLİZ (Gebe Bebek Loğusa İzleme) adlı bu program kastını mı aşıyor ne? Bu ülkede kadının mahremiyeti hayat demek. Anlaşılan ufukta yine kadına eziyet var! Bakalım Bakanlık kamuoyundan yükselen seslere ne kadar kulak verecek?
Sevgili Deniz Sipahi bana sürekli olarak “yerel yaz, kısa ve parçalı olsun” der. “Blok yazılar okunmuyor” diye uyarır. Yazı İşleri Müdürü Sevgili Nejat Bekmen de kısa yazıları sever.
Bu yazıyı hoş göreceklerdir. Kadına doğrudan ya da dolaylı baskı konusunu işleyen bir yazı kısalsa kısalsa bu kadar kısalabiliyor işte. Çünkü hikaye çok eski ve çok uzun... Hikaye hikaye içinde... Ve yanına ne yazsan olmuyor...
Paylaş