Paylaş
Yakın çevremdekiler bilir, uzun zamandır bir senaryo yazmak isterim. Aklımda iki hikaye var. Zamansızlıktan, tembellikten ve sonuçtan emin olamamaktan diyelim, beceremedim.
Son günlerde içim yeniden kıpırdadı. Konu şöyle: Bir film setindeyiz. Işıkçı yardımcısı bir adam var. Settekiler tarafından çok ciddiye alınmayan bir adam. Çok eğitimli değil ama karizması var. Becerikli de. Figüranlarla arası iyi…
Gel zaman git zaman, bir sürü gelişme yaşanıyor ve yönetmen koltuğunu kapıyor bizimkisi. Başrol oyuncularını dışlıyor ve figüranların başrolde olduğu filmler çekiyor. Kimse çok öne çıkmıyor. Bir filmde 20 küçük hikaye yürüyor mesela. Neyse burası biraz teknik…
Filmleri iş yapıyor. Grafiği yükseliyor. Ancak grafiği yükseldikçe kendi filmlerine hayran olmaya başlıyor. En sonunda bir filmde yalnızca kendisini oynatmaya karar veriyor… Hem yönetmen, hem başrol, hem figüran olarak... Tarihe geçecek bir film olacağına inanıyor bunun.
Burada üç ayrı kişilik var. Birbirini dolduruşa getiren… Genişletilmiş Dövüş Kulübü gibi. Hepsi de gerçeklikten uzaklaşmış.
Bir gün sete bir geliyorlar. Setin olduğu bina satılmış, yerine AVM inşa edilmek üzere yıkım başlamış.
“Yönetmen” o kadar etkilenmiyor, yeni bir binaya geçeriz diyor. O hep pragmatik zaten. “Figüran” iyi oldu, zaten pek küçüktü diyor. Figüran çok hırslı…
Başrol ise ise yıllardır çalıştığı o binanın uğuruna inanıyor. Bunalıma giriyor. Kafası karışık. Şikayetçi. Yönetmen öfkeleniyor sırtını figürana dayayıp oyuncuyu susturmaya çalışıyor... Çatışmalar… Gidip gelmeler…
Filmin son sahnesinde AVM’de dolaşırken görüyoruz adamımızı. Emekli olmuş. Bir film afişinin önünde duruyor. Yeni yetme bir yönetmen tarafından çekilmiş kendi hayatını anlatan filmin afişine bakıyor: “Bunlar Yanılgısı”.
Pek aksiyon olmadığı için replikleri çok önemli tabii böyle bir senaryonun. Bir de içine aşk katmak lazım ama hiç içimden gelmiyor.
Biliyorum bu özgün bir senaryo değil. Bu gibi konularda pek çok film çekildi. Hem de ne filmler.
O zaman neden böyle bir senaryoya heveslendin diye soracak olursanız, yaşadığını görüyor, onu biliyor insan derim.
*****
MÜSTESNA BİR FEDERASYON
Futbola harcanan enerjiyi, ayrılan vakti ve aktarılan parayı dikkate alırsanız milli takımımızın FIFA ülkeler sıralamasında 58. sırada yer alması skandal sayılır. Burkina Fasoon beş sıra üzerimizde! Bir buçuk yıl kadar önce 27. sıradaydık.
Birinci sıradaki İspanya, ikinci sıradaki Almanya neyi, nasıl doğru yapmışlar belli. Yıllar geçiyor ama olmuyor, biz yapmıyoruz, yapamıyoruz. Futbolda kifayetsiz muhterisleri oynuyoruz.
Bu tablo tüm paydaşların eseri… Yıllar öncesinden başlayarak. Ancak kim ne derse desin şimdiki Federasyon bu süreçte çok müstesna bir yere sahip! Yaptıklarıyla, yapmadıklarıyla, gaflarıyla, yanlışlarıyla…
O şekilde seçilen Federasyon’un icraatları da böyle oluyor. Değişen tahkim kurulu raporundan başlayıp bu tarafa doğru geldiğinizde irili ufaklı bunca “gariplik” tesadüf olmasa gerek.
UEFA, FIFA ile yürüyen ilişkiler ve bunun içerideki iletişimi başlı başına bir yazı konusu. Yabancı sınırlaması cinliğiyle tribüne oyuncu gönderen kafayı analiz etmek de birkaç yazı alır… Şiddetin çözümünü gündüz maçlarında görmek de dâhiyaneydi. Büyük meselelere böyle yaklaşan anlayış küçük işlerde nasıl peki?
Hadi Süper Kupa finali için Bakü’yü düşünüp ardından ayan beyan veto yemek acemilikti diyelim. Peki, Kayseri’de kazanana kupayı verirken madalyaları karıştırmak ne?
Özbekistan’la özel maçı hava sıcak diye iptal edip, Gana’dan apar topar maç alacaksınız. Stat olarak Olimpiyat’ı seçeceksiniz. Hepsi hepsi yüz küsur bilet satılınca (evet rakamla 100 küsur) ilk yarının ortalarında stat kapılarını açacaksınız. Ne planlama ama!
Küçük şeyler bunlar evet. Büyük işler için de şimdiden taziyelerimizi kabul edin lütfen.
Bu ülke böyle cin Federasyon görmedi yeminle! Küçük ya da büyük her adımı olay! Şimdiden tarihe geçti!
****
ZATEN UÇUYOR
Çeşme’nin uçması mevzu bahis biliyorsunuz. Basın toplantılar falan yapıldı. İddialı açıklamalar. Kim bilir kaçıncı kez? Yalnız ben bakıyorum, Çeşme zaten uçuyor, daha ne uçacak?
**Bazı restoranlar hafta sonları 30 masa yedek yazıyor
**Her koyda Beach Club var ve isterseniz cirolarını yazmayayım işinizden soğumayın
**Hafta içi evden plaja dört çeker ciplerle gidiliyor, ulaşım A+ yani
**Trafik de tıkanmaya başladı hayırlısıyla
**Klimalar, makineler falan derken sık sık elektrikler de kesiliyor
**Marinalar dolu ve kalabalık
**Gürültü kirliliği de bir uçuş hali olduğunun göstergesi
Diyeceksiniz ki mevsim kısa. İyi de uzun olsa yerliler o kadarını finanse edemez. Yabancılar da o mevsimde bu fiyatlara gelmez.
Paylaş