Paylaş
İSMAİL Küçükkaya’ya katılıyorum. Cuma sabahı “Çalar Saat” programında dile getirdiği gibi Cumhurbaşkanlığı Sarayı bundan on beş yirmi yıl sonra da bu döneme damgasını vurmuş bir bina olacak.
Bakalım artık sevgili Sıtkı Şükürer’in umduğu gibi zamanında karşı çıkılmış bir anıt yapı mı olarak görülecek, yoksa sürekli tepki çekmeye devam mı edecek?
Bugün için hukuken sorunlu, mimari olarak karmaşık, maliyet olarak karanlık, işletme gideri olarak müsrif bir yapıdan söz ediyoruz.
Ama neyse ki, o kadar da şatafatlı değilmiş! Bir şatafat uzmanı olarak Hülya Avşar’dan öğreniyoruz bunu. Yüreğimiz ferahlıyor!
Aslında bir yerde yazılı herhalde bu binanın kaba inşaat maliyeti... Hafriyattan başlayarak kalem kalem kayıtlı olmalı. Üzerine özel imalatlarıyla ince inşaat maliyeti binmiş. Sonra dekorasyon ve peyzaj...
Şimdi o binadaki 1/77 milyon pay sahibi olarak bu rakamların açıklanmasını rica ediyorum. Kalem kalem.
Ayrıca hangi “yeşil bina” kriterlerinin bu binada uygulandığını merak ediyorum.
Güneş enerjisi? Atık yönetimi? Tasarruflu aydınlatma? Ses tamam da ya ısı yalıtımı?
Bugün dünyada “yeşil ve akıllı binalara” sürdürülebilirlik sembolleri olarak daha bir saygıyla bakılıyor. Çevre dostu oldukları için. Hiç olmazsa oradan biraz artı puan alabilseydi bizim saray.
Bu arada, Putin sarayı beğenmiş galibaı. Bir de demokrasinin en gelişmiş ülkeleri olan Kuzey ülkelerinin başbakanlarının fikirlerini alabilseydik keşke. Norveç’in, Danimarka’nın, Finlandiya’nın... Onlar da hayranlık ifade ederler miydi?
Yoksa demokrasi ile bu tip binalar arasında ters bir korelasyon mu var?
*****
BARAJA BARAJ
YÜZDE 10’luk baraj ve siyasi partiler kanunun bu ülkenin en temel iki sorunu aslında. Yaşanan sıkıntıların kökeninde hep temsilde adaletsizlik ve lider sultası var.
Daha öteye gideyim.
İstikrar için tek parti iktidarları iyidir denir. Evet, bir istikrar sağlar tek parti hükümetleri.
Ama bir süre sonra da “biz neymişiz be abi” demeye başlayıp başka istikrarsızlıkların tohumlarını ekerler. Son üç dört yıldır görüldüğü üzere.
Ülke bir mozaikse, ama parti içi, ama partiler arası koalisyonlardan o kadar korkmamak gerek.
Örneğin yüzde 7’ye inmiş bir seçim barajıyla ortaya çıkacak Meclis tablosu bugünkünden daha sağlıklı olur.
Bir de siyasi partiler kanunu yenilenirse...
İşte o zaman katılımcı demokrasi yeni bir nefesle, yeni bir hevesle kendine gelebilir.
Keşke bunu AYM’nin dürtmesi olmadan siyasi partiler kendiliğinden halledebilseydi.
Ama nerede?
2015 genel seçiminin Başkanlığın mümkün olup olmayacağıyla doğrudan ilgili olduğu için baraj tartışmasının ne yeri ne zamanı şimdi!
Zaten barajın sınırındaki HDP de seçime parti olarak girme planları yapıyor. Riskler artıyor... Statükoyu korumak için iktidar baraja baraj koyacak tabii!
Bir sonraki seçim 2019’da...
O zamana inşallah!
Paylaş