Paylaş
Bu ağır gündemin ortasında daha tali bir konuya değinmek istiyorum bugün.
Otoyollara, sağa sola köpek kedi bırakma mevsimi yaklaşıyor. Yaz başlarken “ay ne şekeeeer” diye satın alınan veya edinilen hayvanlardan şanssız olanlar “kışın bakmak zor” diye acımasızca terkedilecek yakında.
Her gün teröre, trafiğe, iş kazasına, başka bir sürü akla gelmedik ihmallere insan kaybeden bu memleketin son yıllarda ortaya çıkan bir başka yarası da bu…
Hepsi bir bütün aslında… İşin özü her canlının yaşam hakkı kutsal… Fakat bizim bu konudaki karnemiz malum. Hal ve gidişimizi düzeltmeden de ülke olarak huzura ermemiz zor.
Geçen gün Amerika’da yaşayan ama yazları Çeşme’ye gelen dostum Çetin Şeren’i aradım hoş geldiniz demek için. Eşi Dilek cevapladı telefonu.
Girizgâhtan sonra “nerdesiniz?” diye sordum. “Veteriner arıyoruz” dedi. “Salihli’den geçerken benzin istasyonunda terkedilmiş bir yavru köpek gördük ve dayanamadık yanımızda getirdik” dedi. Sonra hikâyeyi detaylarıyla anlattı.
Sohbet derinleşti. Kısırlaştırmanın şart olduğunu, pet shoplarda hayvan satılmaması gerektiğini, barınaklardan sahiplenmenin teşvik edilmesinin önemini, Amerika’daki gibi köpeklere kimlik bilgileri içeren çip takılmasının faydalarını konuştuk… Hayvansever mevzuları bitmez bilirsiniz…
Sonra evlerine ziyarete gittiğimde o güzel ve şanslı yavruyu gördüm. Sahiplendiremezlerse hayvanı San Francisco’ya götürecekler ya da kızları Sedef New Orleans’ta yanına alacak.
İçimden, keşke burada sahiplenilmese de Salihli’den San Francisco’ya diye bir hikâyemiz oluşsa dedim.
Darısı yakında terk edileceklerin başına diyelim…
*****
KATIR KUTUR
Kendisi de köşe yazarı olan bir arkadaşımla konuşuyoruz.
“Çok mühendis mühendis yazıyorsun” diyor. Analitik tonumdan söz ediyor.
Sadece beynindeki verilerle yürüme göğüs kafesinden de bir şeyler çıkar demeye getiriyor. Hem sen de daha mutlu olursun diye de ekliyor.
Bir an düşünüyorum. Haklı aslında. Birkaç yıldır ben de bir nasırlaşma hissediyorum. Bunun nedenleri çeşitli...
En önemlisi ülkedeki iklimin olumsuz duyguları tetikleyen bir iklim olması… Öfke, kızgınlık, nefret gibi duygular sorunların ruhuna inmenize yardımcı olmuyor. Tepki vermekten öte neyin neden olduğunu anlamaya çalışmak önemli.
Belki bu yüzden köşe yazılarında dolduruşa gelmeyip soğukkanlı durup hayata mümkün olduğu olduğu kadar nesnel bakmak gibi bir refleks geliştirdim. Galiba yazının içine neden sonuç ilişkileri falan girmeye başladı mı yazı katır kutur etmeye başlıyor. Aynen şu anda olduğu gibi…
Tabii bütün bunlar bu gezegenden ve bu ülkeden şikâyetleriniz varsa ve bunları mesele ediyorsanız geçerli…
Yoksa mevsim yaz, Ege güzel, hayat kısa, bizler birer kum tanesiyiz…
Paylaş