Paylaş
İKTİDARLARIN dili abayla sopayla süslüdür genelde. Muktedir olmanın bir sonucudur bu. Demokrasiye örnek gösterilebilecek 8-10 ülke hariç iktidarlar çabuk öfkelenebilirler. Orantısız güç kullanabilirler. Tehdidi bertaraf etmek için can da alabilirler.
Sonra da kalkıp bütün bu aşırılıkları bir güzel meşrulaştırırlar. Huzur meselesidir, güvenlik meselesidir, dirlik, düzen meselesidir bu... Mazeretler bellidir. Kullanılan dil benzerdir.
Kalkan toz duman hafiflediğinde de “arka toplayıcılar” gelir. Onlar iktidarın çekim alanındaki kanaat önderleri, köşe yazarları, yorumculardır. Başlarlar iktidarın dilini kamuoyu için tercüme etmeye. Sertliği allayıp, pullamaya.
Söyleyecekleri yeni bir şeyi yoktur aslında... Dünyaya gücün, güçlünün gözüyle baktıkları için düzene karşı her türlü başkaldırı parazittir onlar için. Bol olan yanlış yerine, az olan doğruyu görüp habire onu işaret ederler.
Bu filmi o kadar çok gördük, bu devlet ağzını o kadar dinledik ki, diyecek bir şey de kalmadı. Bu dil bir gün düzelir mi, nasıl düzelir bilemiyorum. Ama bu kafayla barış sürecinin de çok kolay yürümeyeceği belli... Kalıcı barış, şefkatli dil ister. Ne kadar da uzağız öyle bir yaklaşıma.
Ey iktidar özne insansa, insana dair bir iddian varsa, top yekûn arınmayı bir düşünsen... Yönetim aklını iyice bir gözden geçirsen... Bilinçaltını da köşe bucak güzelce bir temizlesen... Böylece belki dilin de düzelir hem. Herkes için kolaylaşır dünya.
İçime sinmeyen 3 nokta
YEREL seçim sathı mahalline girildi artık. Kulisler hareketlenmiştir mutlaka. Sonuçta; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı etki alanı çok geniş bir koltuk. Yerel Başbakanlık gibi bir şey...
Adaylar ne zaman belli olur bilemiyorum. Yapılan bir araştırmada seçmenin kararını seçimden 6 ay kadar önce şekillendirdiğini görmüştüm. Yerel seçimlerde bu süre biraz daha kısa olabilir. Seçmen son ana kadar projeleri görmek isteyebilir.
Geçen seçimde Sayın Aziz Kocaoğlu’na basmıştım mührü. Bu kez o kadar kararlı değilim. Herkesin seçme kriterleri kendine, ama benim bir süredir içime sinmeyen üç nokta var.
* İmar işleri: Metro inşaatını boş verdim, yol çalışmalarının düzensizliği, vurdumduymazlığı inanılır gibi değil. En son Gaziosmanpaşa Bulvarı’ndaki çalışmaya bakın durumu anlayın. İnşaat işleri bu kadar profesyonelleşmişken bu özensizlik rahatsız edici...
* Trafik düzeni: Akıllı trafik sistemine geçilecek inşallah da ne zaman belli değil. O güne kadar bu sıkışıklığa katlanmak zorunda mıyız? Geçen gün baktım Lozan Meydanı’na bir trafik lambası daha koymuşlar. Üç lamba var, yuvarlağın etrafında... Hayırlısı! Kentin her köşesinde bir trafik hikayesi!
* İletişim: Aziz Başkan’ın “derdim başımdan aşkın beni küçük işlerle yormayın” diyen bir hali var gibi... Haklıdır. Sürekli denetim, dava vs... Ama kentle iletişimi canlı tutmanın yolları da var. Bir İzmirli olarak çok da ciddiye alınıyormuşum gibi gelmiyor bana. Trafik tıkanır arkadaş, bekleyeceksin. Yollar böyle yapılır, katlanacaksın. Başkan bu kadar anlatır, sabredeceksin.
Bir yere kadar!
Yaş 171!
PERŞEMBE gecesi New York Filarmoni İzmir’deydi. Konsere katılamadım, ama kalbim oradaydı. İzmir için heyecan verici bir konserdi muhakkak ki. Kültürel açıdan İzmir’i küçümseyenlere de minik bir cevap oldu.
Ertesi sabah konser izlenimlerini almak için sevgili Nihat Demirkol’u aradım. “Muhteşemdi, böyle bir uyum yok... Hepsi virtüöz olduğu için...” dedi. Hatta konser sonrası kızı “siz artık başka konser izleyemezsiniz” diye takılmış anne ve babasına. Son olarak Başkan Aziz Kocaoğlu’nun da orada olduğunu söyledi Nihat Bey. Sembolik olarak önemli.
Orkestra ile ilgili hemen her şey nyphil.org web sitesinde var. Bir girin bakın derim. Sitede çocuklar ve gençler için, okullar için, ayrıca büyükler için bölümler var. Bu kadar köklü bir orkestranın kamuoyu ile kurduğu iletişime hayran kalıyor insan.
İzmir Life Dergisi’nde de 171 yaşındaki orkestranın müzik direktörü Alan Gilbert’le yapılan kısa söyleşi de ilgi çekici, kaçırmayın derim. Hemen belirteyim; orkestra, Alan Gilbert’le sözleşmesini 2016-2017 sezonuna kadar uzatmış.
Paylaş