Paylaş
BU süreci cumadan çarşambaya çok yakından izledim. Facebook ve Twitter’da hiç olmadığım kadar faaldim. Televizyon hep açıktı. Haber kanalları arasında gittim geldim.
Sayın Başbakan’ın yaptığı birbirinin hemen hemen aynı üç konuşmayı da dehşetle takip ettim. Ülke TV, Kanal 24, Tvnet başta olmak üzere “İktidara yakın olanlar ne diyor” diye merak ettim, onlara baktım. Habertürk’te Sadullah Ergin, Yalçın Akdoğan röportajlarına denk geldim.
Bütün bunların sonucunda vardığım sonuçlar:
• Bu, öznesi özgürlük olan genç ve ilerlemeci bir hareket. Eğer bir parti kurarlarsa gelecek seçimde oyum Gezi Parkı Hareketi’ne. Onlar siyasete soyunmasalar da bugünlerden bir siyasi hareket doğacaktır diye ümit ediyorum.
• Sivil itaatsizlik biraz daha özgüven kazanırsa gerektiğinde ekonomik bir güç olarak kendini gösterebilir. O zaman şaşırtıcı sonuçlar da alabilir. Bakınız NTV yayınlarından dolayı Garanti Bankası’na karşı gelişen tavra.
• Sayın Başbakan’ın ve yakın kurmaylarının dili aynı. Stratejinin bir parçası olarak “anlamamazlıktan” geliyorlar. Kafalarından ne geçiyor onu çözebilmiş değilim, ama zamanla kokusu çıkmaya başlar. Sosyolojiden bu kadar bihaber olamazlar.
• Bu muzip, zeki ve kafası net başkaldırıyı çok sevdim. Polis şiddetine karşı sakin durmaya çalıştılar. Biber gazından bile mizah türettiler. Gördük ki, “düğmeye basıldı” diye atıp tuttukları düğme aslında hepimizin elinin ucunda. Düğme biziz.
• “Küme gücünü” unutmuştuk, hatırladık. Gelişen teknolojinin nelere kadir olduğunu itiraz eden de otorite de görmüş oldu.
• Siyasilerin, onların emrindeki polisin ve onların etki alanındaki yandaş ya da muhalif medyanın nasıl çuvalladığını gördük. Ne kadar geri kaldıklarını kendileri de fark etti. Düzen şimdilik biraz daha böyle devam edebilir, ama zamanla değişecek.
• Türkiye’nin imajı falan diyorlar. Kısa vadede negatif etki olsa da orta vadede imajı güçlendirecek sivil hareket bu.
• Öyle bir turnusol kağıdı görevi gördü ki, bu 5-6 gün bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Zamanla ülkenin makulleştiğini göreceğiz.
• 14-15 yaşında çocuklar slogan atarak işyerimin önünden geçti. Daha çok toy ve duygusallar. ama bu onlar için de iyi bir başlangıç oldu.
• Kadınların bu süreçte öne fırladıklarını, aktif rol aldıklarını, sorumluluk üstlendiklerini gördük. Sevindirici ve ümit verici...
• Bu ortak hareket futbol fanatiklerini bile birleştirdi. Beşiktaş’ın Çarşı Grubu ezeli rakipleri arasında çok taraftar kazandı. “Fenerbahçeliyim, ama yükselenim Çarşı” diye yazanlar bile oldu. Yaşasın barıştık demek için erken olsa da hoşgörü tohumları atılmış oldu.
Günler geçtikçe daha neler neler göreceğiz, hep birlikte öğreneceğiz.
Ekonomik fatura
YAŞANAN olaylarda cam, çerçeve ve sair zarar 70 milyon TL’ye ulaşmış. Yazık, milli servettir. Keşke olmasaydı. Vandalizm kabul edilebilir bir şey değil. Ancak büyük resme de bakmak lazım.
Hazine’nin haziran – ağustos döneminde borçlanma ihtiyacı 40 milyar TL’ye yakın. Faiz oranı geçen hafta %20’den fazla yükseldi. Kaba hesapla şimdilik buradan gelecek ek faiz yükü 500 milyon TL.
Bu hepimizin sırtına binen bir yük... Bu çok büyük oranda iktidarın krizi yönetme tarzının önümüze getirdiği bir fatura!
Aynı süreçte borsanın değeri 50 milyar TL’ye yakın düştü. Hisse senedi yatırımı toplumda çok yaygın olmadığı için yol açacağı servet eksilmesi sınırlı olacaktır. Bu da büyük ölçüde Sayın Başbakan’ın sert demeçlerinden tetiklenen bir düşüş.
Bunun dışında zaten çok canlı olmayan ve nakit sıkıntısı içindeki ekonomik hayat ciddi bir darbe aldı. Satışlar yavaşladı, hatta durdu. Tahsilat zorlukları arttı. Bunun maliyeti de üçüncü çeyrek büyüme rakamı açıklanınca görülecek.
Turizm gelirleri de bir parça etkilenebilir.
Siyasi iktidar 10 yılda inşa ettiği ekonomik ve siyasi güven iklimini bence bilerek ve isteyerek on günde ciddi biçimde sarstı. Umarız hayırlara vesile olur!
Paylaş