Paylaş
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü son sınıf öğrencilerine soralım:
On yıldır iktidardasınız. Ekonominiz dış şoklara rağmen fena büyümemiş. Dayanıklılık göstermiş. Notunuz yatırım yapılabilir seviyeye yükselmiş.
O kadar yıl geçmiş çok da yıpranmamışsınız. Son seçimlerde ezip geçmişsiniz. Askeri vesayeti önemli ölçüde geriletmişsiniz.
Hukuki iklim vatandaşa güven vermiyor ama size anlayış gösteriyorlar yine de. Şimdi de ülkenin uzun yıllardır altını oyan en temel sorununu çözmek için yola çıkmışsınız.
Dış politikada notunuz zayıf, hal ve gidiş kötü ama bu konuda bile vatandaş toleranslı. En azından öyle görünüyor. Ekonomi dışı konularda size kızanlar, ekonomi sayesinde yine size oy vermeye bile niyetliler.
Bir sabah kalkıyorsunuz. Danışmanlarınız size diyorlar ki: “Ne zamandır alarmdaydık ya, günü geldi Sayın Başbakanım, düğmeye bastılar!”.
Ne yaparsınız?
Uzun ve detaylı bir strateji geliştirilebilir elbet. Ancak kısa yoldan soralım:
Böyle bir durumda aşağıdaki seçeneklerden hangilerinden uzak durulmalıdır?
a) Ekonomik dengeleri bozucu beyanlar
b) Kamuoyu vicdanını zedeleyebilecek çatışmacı, ayrıştırıcı söylemler
c) Tehlikeyi kurumsal olarak değil bireysel olarak karşılamaya çalışmak
d) İtiraz edenlerle iletişimi önemsememek
e) Yukarıdakilerin hepsi
f) Hiçbiri
Öğrenciler ne cevap verir tahmin etmek zor. Ama ben olsam hiç tereddütsüz “e” şıkkını işaretlerdim. Bu durumda ya ben yanlış yapmış olurdum ya da Sayın Başbakan. Gelecek yıl Mart gibi doğru cevap açıklanır. Eğer doğru “f” olarak ortaya çıkarsa “pes” der susarız.
Android Jones’a ait Gezi Parkı illüstrasyonu.
GÜNEYDOĞU’DAN GÜNDOĞDU’YA
Üniversite yıllarımızın klasiğiydi forumlar. Boğaziçi diğer üniversitelerden daha “sakin” olduğu için forumlar da demokratik sayılırdı. “Boykota hayır” kararı çıktığı da olmuştu diye hatırlıyorum.
Gezi Hareketinden sonra şimdilerde forumlar yeniden canlanıyor. Parklar Bizim başlığı altında internet üzerinden haberleşen gençler geceleri Türkiye’nin muhtelif parklarında toplanıp bundan sonrasını konuşuyor, tartışıyor ve kararlar alıyorlar. Bunları da bloglarında paylaşıyorlar.
İlginç bir not: Bu forumlar Brezilya’daki göstercilere de örnek olmuş. Orada da insanlar toplanıp konuşmaya başlamışlar.
İzmir’de de Gündoğdu Forumu düzenli olarak toplanıyor. En son 25 Haziran’daki toplantının notlarına bakınca insan gelecek için ister istemez ümitleniyor.
Tabii ki bugünden yarına büyük kazanımlar bekleyemeyiz. Ama artık su yolunu buldu.
İnsanlar güçlerinin, küme aklının farkına vardılar. Yıllardır seçim barajıyla siyasi partiler kanunu kıskacında önlerine itilen sandıktan ibaret bir demokrasiye razı gelenler gibi değiller bunlar. Fazlasını talep ediyorlar. Bundan sonra da talepleri artacak.
Güneydoğuda barışa soyunan iktidar Gündoğdu’nun taleplerini de eninde sonunda görecek. Görmezse gidecek, gören gelecek.
Gezi öncesi, Gezi sonrası diye bir şey var artık.
****
SPORTİF RUH SAPIR SAPIR
Sekiz haltercide doping…
Sekiz atlette doping…
Atlet Binnaz Uslu nedeni tam anlaşılamayan bir rahatsızlık sonucu İngiltere’de yoğun bakımda…
Bu arada WADA (Dünya Anti Doping Ajansı) çemberi daraltıyor. Bir doping vakasında sadece sporcuyu değil sistemin içindeki herkesi sorumlu tutuyor. Yeni bir yabancı oyunu işte!
Şu sıralarda ülkemizde deva eden FİFA’nın ikinci büyük organizasyonu olan U-20 Dünya Futbol Şampiyonasına seyirci ilgisi yok denecek kadar az… Sabahtan akşama futbol konuşan bir ülkede garip bir durum…
Futbol Federasyonun web sitesinde UEFA’nın Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye verdiği cezalara dair bir haber yer yok.
O Federasyon ki bu konuda UEFA ile olan pürüzleri güya hallettiği için teşekkür bekliyordu.
Yine aynı Federasyon, yabancı sayısını sınırlayarak Milli takımın düzelmesini umuyor. Almanya ve İspanya tepeye böyle bir anlayışla çıkmış değil. Zaten bakıyoruz, U20 milli takımımız Kolombiya karşısında resmen eziliyor. Alt yapı mı dediniz?
Bütün bunları üst üste gelmiş tesadüfler olarak görüp bildiğimiz gibi devam edebiliriz hayata…
Ya da aklımızı başımıza toplar böyle sapır sapır dökülmenin nedenlerini ararız. Bu yapılanmanın, bu kadroların evrensel standartların çok gerisinde kaldığını görürüz. Gereken adımları kararlılıkla atarız.
Mesela federasyon seçimlerini şekillendiren kokuşmuş delege sisteminden başlayabiliriz. Sistemi kökünden değiştirir, gençlerin önünü açar ve kendimizi aldatmayı bırakırız.
Paylaş