Paylaş
Beş genç insanın hayatı sonlandı Gezi sürecinde. En küçüğü 18, en büyüğü 26 yaşındaydı. Bu ölümlere sebebiyet verenler hala aramızda dolaşıyorlar. Yakalanıp adil biçimde cezalandırılacaklarına dair bir inanç da yok.
Yaralı sayısı ile tahminler muhtelif. Biz insaflı davranıp 10 bin diyelim.
Kim ne derse desin bu iktidar için çok hazin bir tablodur. Süreci doğru yönetememiş olmanın en somut delilidir. İlle bir bilanço çıkartmak istiyorsanız bilanço budur.
Önümüzde barış süreci gibi iddialı bir hedef var. Gezi, ara sınav niteliğindeydi aslında. Ama ne acıdır ki muktedirin dili hala daha insani boyutu kavramaktan uzak. Israrla çatışmacı.
Olayların üzerinden bir buçuk ay geçti. Bu konuda binlerce makale yazıldı. Onlarca araştırma yapıldı. Süreç pek çok zeminde enine boyuna tartışıldı. Ne acıdır ki bu ülkede on yıllardır şiddeti meşrulaştırmaya çalışan devletin pek değişmediği görüldü.
Başbakan ve kurmayları bu şiddete kılıf üretmeyi tercih ettiler. Gerekçeleri vardı. Hem de ne gerekçeler. Yine ne acıdır ki Nabi Avcı, Ali Babacan, Binali Yıldırım gibi bu partinin makulleri öne çıkıp yatıştırıcı olmaktan kaçındılar.
Soru basit: 130 bin adet gaz bombası atılmamış olsaydı ülke bugün daha kötü bir durumda mı olacaktı? İktidar daha mı sağlam kalacaktı?
Evet, sert gidilmeseydi daha kötü olurdu diyenler var. Şahsen o görüşte değilim. Tabiri caizse, bu ülkede biz bu filmi çok gördük!
***
Gelelim yere göğe konamayan, dünyaya örnek gösterilen ekonomimize. Piyasalar şu ara son on yılın üçüncü büyük sarsıntısını geçiriyor. Hadi borsadır diyelim iner de, çıkar da. Peki, bu faizlere ne oldu onu bir söyleyin bakalım?
Faizlerin %5’lerden %9’lara fırlaması sadece FED Başkanı Bernanke’nin parasal genişleme konusunda mırın kırın etmesinden mi? Bu yükseliş biraz da Gezi’nin yönetim biçiminin kaygı verici olmasından. Güven vermemesinden…
Siz yabancı bir fon yöneticisi olsanız cari işlemler açığı vererek büyüyen bir ülkenin Başbakanı faiz lobisine takar, piyasa hareketlerini incelemeye alırsa ne düşünürsünüz? Hele ki FED’in artık eskisi kadar para vermeye niyetli olmadığı bir dönemde.
Cevap basit: Hepsini olmasa bile paramın bir kısmını alır giderim arkadaş!
Öte yandan yükselen kur nedeniyle uykusuz geceler geçiren döviz borçlu özel sektör şirketleri var bir de. En az 150 milyar dolar borç olduğunu düşünürsek…
Bu da iktidar için hazin bir tablodur. Hem de en iddialı olduğu konu olan ekonomide. Gezi öyle yönetilince FED etkisi böyle olmuştur.
Son bir not: Tahvil piyasasında geçen hafta yaşanan sert hareketler kaygıların iyice derinleştiğinin işaretiydi.
Sermaye hareketleri böyledir işte. Gelirken ortalık güllük gülistanlık olur. Güven zedelenince telaş başlar. Çıkış başlar. O vakit ne demeçler yatıştırır onları, ne de ayar vermeler işe yarar.
Kısacası, insani bilanço bozuk olunca, en beklenmedik anda olmadık riskler peydahlanır oradan buradan… Bir bakmışsınız yılların kazanımları çöp.
**********
BİZ EL ELE VERDİK SEN DE UZAT ELİNİ
Bir buçuk aydır en önemli gündem maddesi Gezi Parkı, Taksim ve diğer yerlerdeki gösteriler…
Doğal olarak yazılar da bu alana odaklanmakta. İster istemez daha “küçük” konuları, yerel meseleleri ihmal ediyoruz.
Önümüzdeki haftalarda yavaş yavaş döneriz İzmir’in trafiğine, Expo ve İnciraltı ikilemine, yerel seçime dair gelişmelere, Kültürpark’ın kente nasıl kazandırılacağına…
Bugün Alaçatı tarafından bir duyuruyla bir başlangıç yapmış olalım. Çünkü bu da yaşam hakkıyla ilgili ve güzel bir sergi olacağa benzer…
Paylaş