Kriz mi dediniz?

BU küresel krizin piyasalar açısından en kötü günleri bundan üç yıl önce mart ayının ilk yarısında yaşanmıştı. Amerikan hisse senetleriyle beraber dünyada pek çok borsa dibe vurmuştu.

Haberin Devamı

Endekslerin endeksi sayılan S&P 500, o günlerde 666 seviyesini görmüştü. Bugün ise 1.400’e geri gelmiş durumda. Üç yılda ikiye katladı yani.
Akla şu soru geliyor tabii hemen: Kriz atlatıldı mı?
Bu sorunun cevabı konusunda hemen herkes mutabık: Hayır atlatılmadı.
O zaman nasıl oluyor da piyasalar böyle kriz öncesi seviyelerine yakın seyrediyor? Bunun da cevabı net: Merkez bankalarının sıfır faiz politikası ve piyasalara verdikleri likidite.
Esas soruysa, “buradan nereye gideriz?” Görünen o ki, 2012 korku senaryoları şimdilik geçerli değil.
Sıfır faiz politikası 2014’e kadar devam edeceğe benzer. Yani dünyadaki para bolluğu bir yıl daha sürecek diyelim. O zaman oyuna devam!  Enflasyon canavarı hortlamazsa... Ya da gelişmiş bir ülke temerrüde düşmezse... İşler bildiğiniz gibi sürer.
Bu gevşek para iklimi İzmir’e yansır mı, ya da nasıl yansır? Gelişmekte olan bir ülkenin dinamik bir kenti olarak son dönemlerde artan yabancı ilgisi devam edebilir. Hatta daha da artabilir.
Şirketler çalışmaya devam eder. İyi yönetilenler bu para bolluğundan daha çok yararlanır. Büyümede genelde Türkiye ortalamasını yakalayan İzmir, 2010-2011 dönemindeki kadar olmasa da, büyümeyi sürdürür. Bu arada büyümenin yavaşlaması piyasadaki nakit akışını bir parça bozabilir. Sıkıntı yaratabilir.  
Bu resmin içinde şahsen rahatsız olduğum bir nokta var. O da kriz boyunca karamsarlığını koruyan uzmanların bile iyimserleşmeye başlaması. Piyasalar tuhaftır. İyimser sayısı çoğaldıkça, aşağı gitme tehlikesi artar...
Önümüzdeki dönemde temkinli iyimserliktense, tedirgin gerçekçilik daha doğru bir duruş gibi geliyor bana. Bugüne not düşmüş olalım.

DOĞAL GAZI SEVİNİZ

Haberin Devamı

Para bolluğu ve Çin’in her şeyi yutar gibi tüketmesinden dolayı emtia fiyatları yıllardır yüksek seyrediyor. Gıda ürünleri de öyle. Metaller de. Petrol de 100 dolar üzerinde tutunuyor. Bu bizim cari işlemler açığı için iyi haber değil.
Ancak bu yüksek seyreden fiyatlar ortamında bir iyi haber var ki, şaşırtıyor: Doğal gaz fiyatları düştükçe düşüyor. Üç yılda 8 dolarlardan 2.25 dolarlara indi Amerikan doğal gazı. Tarihi düşüklerinde. O yüzden “doğal gazı seviniz” diyorum. Doğal gaz gelecek için ışık veriyor, en azından bu günlerde.
Doğal gazdaki bu gelişmeyi önemsemek ve İzmir olarak doğal gaza daha sıcak bakmamız gerek.
Peki, bu düşüş bizim içerideki fiyatlara ne oranda, ne zaman yansır?  Bunun cevabını vermek kolay değil. Yapılmış kontratlar var, tahkim süreci var, ileride yapılacak anlaşmalar var. Göreceğiz. Ama bir şekilde yansıyacaktır.

ÖZENSİZ ADALET

Haberin Devamı

Ahmet Şık’la Nedim Şener’in tahliyelerinin yarattığı coşku sırasında pek göze çarpmamış olabilir. Yıllardır devam Urla Meydan Projesi ile ilgili dava geçen hafta sonuçlandı. Mahkeme bazı sanıkları cezalandırdı, ama projeyle ilgili 28 sanığın beraatına karar verdi.
Hemen aklıma dostum Nafiz Gönen geldi. Baktım, o da tüm suçlamalardan beraat etmiş. Çok sevindim ama bir yandan da “bu nasıl bir adalet?” diye mırıldandım kendi kendime. Çünkü Sevgili Nafiz, İzmir’in en girişimci, en dinamik işadamlarından biriyken tutuklu olarak yargılandığı için sadece manevi olarak değil, madden de büyük kayba uğramıştı. Elindeki bayilikler gitmiş, gayrimenkullerini alelacele satmak durumunda kalmıştı. Meğer bütün bunları yok yere yaşamış! 
Nafiz’i arayıp “ne denir ki bu durumda?” dedim. O da “sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim” dedi. Tazminat ihtimalini sordum. “Uğraşacağım, elimden geleni yapacağım” dedi.
Geciken hukuk, özen göstermeyen hukuk, zamanın ruhunu yakalayamayan hukuk adalet değil mağduriyet yaratıyor maalesef!  Bunları münferit vakalar olarak da görmek mümkün değil artık!

Yazarın Tüm Yazıları