Paylaş
Bugün söz Orhan Beşikçi’nin:
2013 yılında 60 yaşıma gireceğim, 12 Mart, 12 Eylül dönemlerinin en cafcaflı günlerini yaşadım, itiraf ediyorum kimseyle bedenen kavga etmedim, ne dövdüm ne de dövüldüm... Artık bunun hükmü kalmadı, çünkü ben geçen Cumartesi akşamı kendi sokağımda darp edildim...
Bu yıl “Yaşam Ödülü”ne değer görülen evimin bulunduğu daracık sokağa yıllardır ağır tonajlı araçları sokmaya çalışanlara yaptığım ikazın karşılığı saldırı oldu... Korumacıların başına bu tür olaylar her an gelebilir... Arkamızda inancımızdan başka maalesef kimseler yok... Tabii ki saldırılar filan beni caydıramaz... Ertesi gün gidip Konak Belediye Başkanlığı’na yıllar önce verdiğim dilekçemin benzerini verdim...
“Konak Belediyesi Başkanlık Makamına - İzmir
Basmane’de; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce “Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülü”ne değer görülen tescilli eski İzmir evinde oturmaktayım. Evimin bulunduğu sokak, dar olduğu için ağır tonajlı yüksek kasalı araçlar, geçiş sırasında tarihi yapılara zarar vermektedir. Aynı sokakta, no... adresinde kâğıt imalatı yapan işyeri, kâğıt bobini yüklü ağır tonajlı araçları sokağa sokarak, trafiği engellemekte, sokakta bulunan, Kumrulu Mescit gibi benzeri tarihi yapılar bu geçişlerden zarar görmektedir... Adı geçen işyerinin ruhsatının bulunup bulunmadığını, ağır tonajlı araçların sokağa girmesini engellemek için İzmir Büyükşehir Belediyesiyle iş birliği yaparak yasaklamanızı, konuyla ilgili gerekli tedbirleri almanızı saygıyla rica ediyorum...”
Orhan Beşikçi
[28/11/2012]
Bakalım neler olacak, göreceğiz...
Bedriye Gülay Beşikçi Evi
Basmane’nin köklü ailelerine ait olan, iç avlulu, iki katlı kâgir konut; yanındaki hamam ve konut yapısının yıkılmasına rağmen ev sahiplerinin duyarlılığı ve mücadelesi sayesinde yıkımdan kurtulup tescilletilmiştir. Konut, aile tarafından özgün özellikleriyle korunup yaşatılmaktadır.
Şimdi reklamlar
Bu zamanda kendinizi müşteriye sık sık hatırlatmanız, anlatmanız, “buradayız” demeniz gerekiyor.
Fark edilmeyi beklemek nafile, çünkü müşteri her an müthiş bir bombardıman altında... Her köşede Sezen’in “beni al, beni al, onu alma” nağmesi kıvamında çığlıklar var. Al yerine oku, izle, tıkla, dinle koyabilirsiniz tabii. Mecralar belli, metotlar muhtelif.
Bizim gibi mütevazi, mahcup, ağırbaşlı bir karışımdan gelen nesil için bu değişik bir pazarlama anlayışı. Yine de çizgiyi bozmadan ayak uydurmak gerekiyor.
22 Eylül’den bu yana sevgili Nihat Demirkol ve Burcu Atatür ile her Cumartesi sabahı saat 10’dan 11’e kadar Ege TV’de sohbetteyiz. Programın adı 2 Dirhem 1 Çekirdek. 10 programı geride bıraktık. Bir momentum yakaladık. Artık rahatlıkla “buradayız” diyebiliriz.
Gündemdeki konuları ele alırken, ifratla tefritten, çatışmadan uzak kalmaya dikkat ediyoruz. Ben ekonomist, Burcu Hanım psikolog, Nihat Bey de Yönetim Danışmanı bakış açısıyla bütün resmi göstermeye çalışıyoruz.
Fırsatınız olursa, ilginizi çekerse bekleriz efendim.
Bir dakika gülmek
Geçmişe dönüp bakınca iyisiyle kötüsüyle en kalıcı izlerin Bornova Anadolu Lisesi’nde geçen 7 yıla ait olduğunu hissediyorum. 11 yaşımdan 18’e kadar yatılı okumuş olmanın bir sonucu olabilir bu.
Cin gibi arkadaşlarla, kah mavra yaparak, kah tartışarak, kah top oynayarak, kah ders çalışarak Bornova’da hayata hazırlanışımızı gülümsemeyle hatırlıyorum.
Hala yazışıyoruz, hala tartışıyoruz, hala toplanıyoruz. Paylaşmaya devam ediyoruz.
Ben en çok o eski mavraları özlüyorum yine de. Kara mizahtan fıkralara, uydurma hikayelerden yoktan var edilmiş son derece zeki esprilere kadar neler çıkardı neler. Akıllarımız öyle işlerdi sanki. Zaman zaman öğretmenlerin de katkı koyduğu bir ortamdı o. Yaş attı, hayat yordu, etraf tatsızlaştı... Şimdilerde o mizahi havayı yakalamak zor.
Sınıf arkadaşları olarak bir araya geldiğimizde kıpırtılar olmuyor değil. Ama fazla uzun sürmüyor. Kafalar dolu belki. Bakarsanız, o eski günlere göre pek açıdan daha “iyi” olmalıyız. İyiyiz de bir kaçımız hariç, sanki eskisi kadar gır gır yapmıyoruz.
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Müjde Ker Dinçer “İletişimin Kalbi Sözsüz İletişim Becerileri” isimli kitabında gülmenin faydalarını anlatmış. Ne kadar çok faydası varmış 1 dakika bile gülmenin. Haberi görünce aklım eskilere gitti. “Hiç olmazsa o zamanlar sıkı mavra yapmışız” diye düşündüm gülümseyerek.
Paylaş