Paylaş
Baba Yusuf Geray Mehmet ve Sibel’le…
Sibel hakkında ne yazılsa eksik kalır. O 2011 Van depreminin enkazından doğan gerçek bir kardelen. Belki de kendi yazmalı kendi hikâyesini. Böyle hikayeler mutlaka kayda geçmeli. Anlatılmalı. Ülkenin kısır gündemini birazcık kırar hem.
Biz Sibel’in kardeşi Yunus’u biliyoruz daha çok. Yunus’un Erciş’te enkazın arasından endişeli gözlerle baktığı o fotoğraf hala zihinlerimizde… Yunus enkazdan çıkarıldı ama maalesef kurtarılamadı.
İronik bir şekilde Sibel’in yeniden doğuş hikayesi de o noktada başlıyor.
İzmir Ticaret Borsası’ndan bir heyet Erciş’e aileyi ziyarete gidiyor. Hem taziyelerini sunuyorlar hem de dokuz kardeşten Mehmet ve Sibel’i İzmir’de okutalım diyorlar. Belki acıya birazcık merhem olur diye.
Aile İzmir’i uzak buluyor. Haklılar da, arada 1.800 kilometre var. Çocukları Ankara’ya yollamayı tercih ediyorlar. Ama Ankara olmuyor ve en sonunda çocuklar dönüp İzmir’e geliyorlar.
Sibel şimdi Cumhuriyet Kız Meslek Lisesi ikinci sınıfta. Mehmet Van’a döndü. Van’da özel bir okula gidiyor ve memnun.
Sibel İzmir’e ısındı. Karnesi gayet iyi geldi. Teşekkür ve onur belgesi aldı. İleride öğretmen olmak istiyor. Erciş’te kız çocuk olarak okuması mümkün olmayacaktı belki de.
Sibel’i bugünlere getiren İzmir Ticaret Borsasına, Başkan Işınsu Kestelli nezdinde emeği geçen herkese ve özellikle de Sibel’in velisi Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz’a teşekkürler…
Hadi Sibel ha gayret diyorum!
YERLEŞİK YEREL YAPI
“Türkiye’de (ve Ortadoğu’da) yaşaya geldiğimiz sorunları tamamen “Batı’nın oyunu” veya “Batı kaynaklı” olarak tanımlamak zannımca eksik bir okumadır.
Yerel yapıları ve ilişkileri tamamen aklamak, bizi özeleştiri yapmaktan alıkoyabilir.”
Bu alıntı Agos Gazetesi yazarı Ohannes Kılıçdağlı’nın Abdullah Öcalan’ın Ermenilere yazdığı mektupla ilgili değerlendirmelerinden…
Sayın Kılıçdağlı’nın izniyle bu görüşü biraz genişletip, tamamen farklı bir zemine, bugünlerde ekonomide yaşanan dalgalanmalara taşımak isterim.
Yerel yapılar, ilişkiler ve bir bütün olarak içeride yerleşik yönetim anlayışı bizi sadece özeleştiri yapmaktan alıkoymuyor. Daha da vahimi gerçeklikten koparıyor. Küresel – yerel etkileşiminin sağlıklı biçimde okunmasını zorlaştırıyor.
Yerleşik siyasi kültürün tercihi de bu galiba… Böyle bulanık, muhtelif düşmanlarla süslü bir tablo! İyilikler bizden, kötülükler onlardan.
Örneğin 2008’den bu yana yaşanan küresel para bolluğundan biz de nemalandık. İktidar güzelce oya tahvil etti bu iyilikleri.
Şimdi rüzgar tersine dönüyor. İktidar “kötülükleri” birilerine fatura etme telaşında. Bu da ekonominin temel besleyeni olan “güveni” daha da zedeliyor. Kötülükleri koyulaştırıyor.
Son 25 yılda 6 tane hatırı sayılır ekonomik sarsıntı yaşamış bir ülkeyiz. On yıldır da aynı parti tarafından yönetiliyoruz. Bu süreçte küresel bağlarımız da artmış. Bütün bu deneyime rağmen bugünlerde iktidar taraftarlarının ekonomiyle ilgili yaptığı yorumlar insanı dehşete düşürüyor.
Krizler kötü yönetimin sonucudur. Eksik okursunuz, yanlış değerlendirirsiniz, siyaseten göze alamazsınız, geç hareket edersiniz, kriz olur!
Bazen Batı’nın bir şey yapmasına gerek kalmıyor ki. Yereldekiler bu ülkeyi pekâlâ tökezletebiliyor.
BUNU DA GÖRDÜK
Neredeyse kırk yıl olacak Bornova Anadolu Lisesinden mezun olalı. Ara ara hep toplandık. Hiç kopmadık. Esposta grubu da tıkır tıkır çalıştı.
Geçen gün de Alsancak’ta Bade Meyhane’ye gittik. On beş kişi kadardık.
12 Mart’ı ucundan yakalamış, 12 Eylül’ giden süreci üniversitede yaşamış ve her zaman “ne olacak bu memleketin hali?” sorusunu sormuş bir grup olarak ağırlıklı olarak elbette iktidar Cemaat çatışmasını konuştuk.
Muhtemel siyasi senaryolardan piyasaların haline kadar pek çok noktaya değindik.
Vardığımız sonuçlar:
Bir bu kalmıştı görmediğimiz, bunu da gördük
Bu da geçer.
İzmir’de yaşamak güzel…
İzmir akıllı bir kent… Bu siyasi anlayışa inatla direndi. Sonunda haklı çıktı.
Bade sıcacık bir mekan. Mezeler güzel. Levrek süper.
Paylaş