Paylaş
İZMİR’in mal varlıkları konusunda kıyamet kopmasa da tartışmalar sürüyor. Neden bu mallar İzmir Büyükşehir’e verilmedi de Hazine’ye ve Maliye’ye devredildi?
İktidar kanadı diyor ki, mallar yine İzmir’de bir yere gittiği yok. Tabii, öyle de önemli olan o malların yakınında yaşayan, o malların önünden geçen insanların oralarla ilgili söz sahibi olabilmesi.
Ayrıca, İzmir neden o mal varlıklarının mevcut gelirlerinden mahrum kalsın? Üstelik iktidarın para konusunda İzmir’e o kadar da adil davranmadığı ortadayken.
Ha Büyükşehir’e devredildiğinde o varlıkların kamu yararına kullanılacağının da garantisi yok. Ancak, her şeye rağmen Büyükşehir’in aklı bilmem ne ihalesinde en cazip teklifi verecek olan herhangi bir yatırımcıdan daha güvenilir olacaktır.
Geçen gün bu konuda APİKAM’da bir toplantı vardı. Bu mal varlığının tümünün olmasa bile, kent için öncelikli olanlarının geri kazanılması için ne yapılabilir, o konuşuldu.
Öneriler gelecek hafta yapılacak toplantıda Sayın Kocaoğlu’na iletilecek. Bir başarı sağlanıp sağlanamayacağını zamanla göreceğiz.
Umarım Sayın Başkan’ın yeni dönemde sivil toplumla daha sıcak ilişkiler kurma çabası geçici olmaz, yine umarım bu dönemde özellikle gençlerle yeni kalıcı köprüler kurulur. Ne varsa gençlerde var çünkü.
Hasan Tahsin zımba gibi
APİKAM’a gittiğimde Sevgili Hasan Tahsin Kocabaş’a da uğrama şansım oldu.
Yeni makamında kendisini son derece canlı ve neşeli gördüm. “Sabah Resimleri” programının sonlanmış olması İzmir’e eksi yazarken, ona artı yazmış gibi geldi bana.
Havadan sudan, İzmir’den, İzmir’de ikili oynayanlardan, dedikoduculardan, yerel medyanın hallerinden söz ettik. 15 dakikaya da sığdırdık bütün bunları. Daha uzun sohbetler de görüşmek üzere deyip ayrıldık.
Yarıtıcı dolandırıcılık!
GEÇEN gün bir tanıdığımı aramışlar, işte biz savcılıktan arıyoruz, hesaplarınıza el konacak falan muhabbeti. Ya dedim, bunlar hala mı oradalar? Ayağa düştü artık bu tip dolandırılıcılık denemeleri...
Şimdilerde neler neler yapıyorlar milletin parasını çarpmak için. Buyrun en son versiyona:
Birisinin Facebook hesabını ele geçiriyorlar. Sonra da arkadaşlarına onun ağzındanmış gibi kişisel mesajlar atıyorlar... Şu İzmir koşuları için 100 TL’lik altılı ganyan kuponu yaptım. Şu an çıkamıyorum. Sen yatırsan da seninle sonra hesaplaşsak?
Biraz yadırgamakla birlikte arkadaşlık hatırına kuponu yatıranlar oluyormuş. Eğer altılı tutarsa, bayiye git, içinden paranı al, geri kalanı da şu hesaba havale ediver diyorlarmış.
Kupon yatarsa, geçmiş olsun tabii...
Kaç kişiye ne kadar kupon oynattıkları, ne kadar tutturdukları bilinmiyor... Dolandırıcılıkta yaratıcılık bu olsa gerek!
Esas seçim bundan sonraki
CUMHURBAŞKANLIĞI seçiminde kerhen Ekmeleddin Bey’e oy verecekler olacak. Bu ülkede çok rastlanan bir durum bu... Defansif oy verme refleksi. Boş oy atanlar da olacak. Onları da “Boş oy atmak Erdoğan’a oy atmaktır” diye eleştirenler olacak.
Bu seçimde Selahattin Demirtaş’a oy verecek Batılı Türkler de göreceğiz. Bunu eleştirmeye de şimdiden başladılar.
Sayın Başbakan’a oy verecekler en rahatı. İçselleştirmişler olayı. Bütün bu olanlara rağmen içselleştirebilmişler.
Demokrasi böyle bir şey olsa gerek. Herkes kendi düşüncesinden peşinden gidecek, ama sonuçta ortaya bir ortak akıl çıkacak.
İşte bizim problemimiz tam da bu noktada. “Ortak akıl yoktur, benim aklım vardır” diyen aday kamuoyu yoklamalarında önde görünüyor.
Ancak seçilecek cumhurbaşkanının etki ve yetki alanını asıl arkadan gelecek genel seçimler belirleyecek. Dananın kuyruğu orada kopacak.
Paylaş