Paylaş
İngiliz Tesco ki konusunda dünya çapında bir şirket, İzmir’li 100 işadamının kurduğu Kipa’yı 2003 yılında 118 milyon dolara satın aldı.
Satıştan sonra “çok iyi satış” diyenler vardı ama daha çok “ucuza gitti” homurdanmalarını hatırlıyorum.
Konu İngiliz emperyalizminin İzmir’e uzanan eli noktasına bile gelmişti. Kipa yabancılara peşkeş çekiliyordu.
Aynı Tesco bu kez Kipa’yı Mart ayı başında yaklaşık 55 milyon dolara Migros’a sattı. Evet 14 yıl sonra hemen hemen yarı fiyatına… Kurtulmak istercesine…
Peki, neden böyle olmuştu?
Kipa üst düzeyde görev yapmış iki arkadaşıma ayrı ayrı sordum onlara göre bu duruma yol açan nedenler (öncelik sırasına göre):
*** Ana şirketle yaşanan iş kültürü çatışmaları
*** Türk tüketicisini anlayamamak
*** Tedarikçilerle kurulan bağın kırılganlığı
*** Yanlış mağaza açma stratejisi
*** Yöneticilerle çalışanlar arasında güven tesis edilememesi
Onlara bir de “Kipa hiç satılmasaydı ne olurdu?” diye bir soru sordum.
Biri “ne uzar ne kısalırdı, sonuç biraz gecikse de aynı olurdu” cevabını verdi.
Diğeri “daha kötü olmazdı” dedi.
En son ciddi rakiplerden birinde halen yönetici olan bir arkadaşımın daha fikrini alayım dedim.
O da “ilk satış doğru zamanlama ve doğru hamleydi” dedi. “O satış olmasa çoktan yok olurlardı bence” diye de ilave etti.
Perakende, dünyada da bizde de hızlı değişim gösteren ve oldukça sorunlu bir sektör. Aslında her türlü iş modelinin sürekli test edildiği bir düzendeyiz.
Herkese kolay gelsin.
***
KEŞKE BAŞARILI OLSALAR
Göztepe Kulübünün 100 yaşına girmesine sekiz yıl kaldı. Altınordu ise Cumhuriyetle yaşıt.
Gönül öyle istiyor ki bu iki kulüp de yüzüncü yaşlarına geldiklerinde süper ligde şampiyonluğa oynuyor olsunlar.
Sadece İzmir kulüpleri oldukları için değil. Türk futbolu için ümit veren iki önemli modeli temsil ediyor oldukları için.
Altınordu yıllardır Başkan Mehmet Özkan yönetiminde iddialı bir altyapı modeli ortaya koyuyor.
Göztepe ise Mehmet Sepil sahipliğinde güçlü bir mali yapı, son derece motive bir yönetim kadrosu ve uzun vadeli bir planla geleceğin parlak Göztepe’sini oluşturma çabasında.
Ya da çabasındaydı diyelim. Düne kadar!
Şöyle ki sezonun bitmesine 9 (yazıyla dokuz) hafta kalmışken teknik direktör Okan Buruk gitti.
Yerine böyle puslu havaların ustası Yılmaz Vural geldi.
Açıkçası içim cız etti. “İçerideki sistem Sepil’i de kendine benzetti sonunda” diye mırıldandım.
Öyle ya uzun vadeli düşünen bir kulüp böyle yumurta kapıya dayanınca son derece pragmatik bir adım atıyorsa artık o da hakim futbol düzeninin bir parçası olmaya başlamıştır. Elini vermiştir!
Bakışım acımasız olabilir. Ama biz neler yaşadık neler gördük bu ülkede.
Bu yıl Göztepe mutlu sona ulaşsa bile bence bir şeyler kaybetmiş olacak. İlkesel yönetim anlayışından taviz vermiş olacak. Korkum bunun alışkanlık yaratması…
Tabii bir de böyle bir adıma rağmen hedefe ulaşamamak var. O “total sıradanlaşma” olarak en kötüsü olur.
Ama zaten bu tip kaygılar bizim gibi bir ülkede romantik bakış açısı olarak görülüyor.
Hayırlısı…
***
TRAFİK TERÖRİSTLERİ
Son bir hafta on gün içinde Alsancak’ın ara sokaklarında üç trafik teröristiyle karşılaştım. İkisi park etmiş durumdaydı. Diğeri 10 km hızla ilerliyordu.
Hatalı park etmiş durumda olanlar küstah küstah neden o bıraktıkları aralıktan geçemediğimi sorguladılar. Acemi miydim neydim? Muhtemelen onlar doğduğunda ben ehliyet almıştım ama gün onların günüydü.
Diğeri ise kapalı kasa bir kamyon olarak ben yolun kenarında telefonla konuşurken “aman abi dikkat, aman dikkat” diyerek dikiz aynasıyla gözlüğüme çarpıp geçti. Durmadı bile.
Hep söylüyorum. Potansiyele göre az trafik kazası oluyor, caddelerde az kavga çıkıyor!
Paylaş